İlim Hikmet Vakfı - KAYSERİ
+90 352 231 80 92
info@ilimhikmet.org.tr
  • KOZAKLI KARDEŞLİK KAMPI 2020
  • AZEZ
  • Kasım 2019 çay saati
  • Şule Yüksel Şenler
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Çay Saati
  • İHV 13. Olağan Genel Kurulu Yapıldı
  • Murat Cahit Cıngı, Gençlere 100 Yıllık Değişim Sürecini Anlattı
  • Senai Demirci'den Kıssalarla Terapi Atölyesi
  • Kalem Düşünce Kulübü Panelinde Kuşak Farklılıkları Tartışıldı
  • İlim Hikmet Aile Kampı Yapıldı
  • İlim Hikmet Vakıf Bülteni 2. Sayısı Çıktı
  • AÖB Orta Öğretim Ara Dönem Kampı Yapıldı
ESMAÜL HUSNA
DÜŞÜNCE AKADEMİSİ
FOTOĞRAF GALERİSİ
ALLAH

 ESMÂ-ÜL HÜSNÂ VE İHSÂ ÇALIŞMASI

NEDEN ESMÂ-ÜL HÜSNÂ?

Tüm insanlar fıtratları gereği yüce bir yaratıcının olduğu/ olması gerektiğine ihtiyaç hissederler. Bunu kimileri sadece aklın ve mantığın cılız ışığında aramaya kalkışırlar ki bu onları olması gereken sonuca ulaştıramaz çoğunlukla.

Kimi insanlar da akıl ve ve hisleriyle vahye tanıklık eder, akıllarını da vahyin gözetimine vererek gerçek ilah inancına sahip olurlar.

Kur’an da “Lehül Esmâ-ül Hüsnâ” ifadesiyle işaret edilen Allah(cc)’ın isimleri bir Allah inancı kılasiğidir. Müslümanlar taklidi olarak kabullendikleri “iman ettim, ondan başka ilah yoktur” ve benzeri sözlerle inançlarını izhar ettikleri Allah(cc)’ı bu yolla yani Rabbin Kur’an da kendisi hakkında, isim, sıfat, vasıf, ahlak ve benzeri yönleriyle bilgi vermesine ilgi göstermeleri suretiyle de tafsili ve tahkiki imana götürecek yola girmiş olurlar.

İnsanlık tarihi boyunca süregelen Allah inancı.

İnsanlığın, Allah anlayışı ve inancı, tarih boyunca çeşitli durumlar arz etmiştir. Tarihte ve günümüzde Allah inancı konusunda genel olarak dört kategoride sınıflandırmak mümkündür.

a-Allah’tan başka hiçbir ilah tanımayıp, O’na tam olarak iman edip teslim olanlar. İlk insandan bugüne kadar bunlar “Mü’min”ler olarak vasıflandırılmışlardır.

b-Allah’a ve O’nun bildirdiği gerçeklere inanmadığı halde çeşitli nedenlerle inanmış gibi gözükenler. Bunların ise adı “Münafık”tır.

c-Allah’ın bu kainatın yaratıcısı ve rızık vereni olduğunu kabullenmekle birlikte, Allah ile beraber, bir takım varlıklara, sistemlere kulluk belirtisi göstererek çeşitli ilahlara tapmak suretiyle onlardan medet umanlar “Müşrik”lerdir.

d-Allah’ın mülkünde yaşayıp O’nun nimetleriyle nimetlenmelerine rağmen, Allah’ın varlığını kabul etmeyerek olup biten harukulade şeyleri ya görmezden gelen, ya da tabiat ana ve benzeri gibi başka başka isimlerle ifade edenler ise “kâfirler”dir.

Ancak Allah hakkında esas sapma, hayatla ilgili konularda Allah’ın emirlerinin yerine başkalarının o emirlerle çatışan emirlerine teslim olmada ortaya çıkmaktadır. insanlığın her devirde gösterdiği karakteristik şirk çeşidinin hayat bulabileceği tehlikeli kulvar burasıdır. Bunun için Kur’an-ı Kerim, insanların dikkatini bu konuda daha çok çekmektedir. “İşte Rabbiniz Allah, O’ndan başka hiçbir ilah yok. Her şeyi yaratan O’dur. O’na ibadetle kulluk edin. O her şeye Vekîldir.” (En’am 102) mealindeki ayet bu konuya açıklık getirmektedir.

İnsanların doğru yola yönelmeleri, ancak yegâne ilah olarak Allah’ı tanımalarıyla mümkündür. Onların, Allah’ın emirlerini hayatlarında uygulamaları, ilah olarak yalnız Allah’ı tanımaları, hiçbir ortak koşmaksızın yalnız O’na ibadet etmeleri hiç unutmayacakları hakikatler olmalıdır.

İslam toplumlarında genel anlamdaki Allah inancı/ inanç ve tasavvur.

Özellikle Kur’an eksenli ve vahyin işaret ettiği anlamda oluşması gereken, mütevâtir Sahih sünnet çerçevesinde de anlaşılmaya çalışılan Allah inancı çoğu toplumlarda genel olarak bir tasavvura, düşünceye dayanmadan klasik ve baskın kültürün etkisi altında oluşmaktadır.

Bu oluşum başlangıçta kalıplaşmış kabuller ve ezberler, devamında da pratik hayat içerisindeki etkileşimler çerçevesinde şekillenir, kalıplaşır ve oturur durumdadır.

Asr-ı saadet diye tanımlanan Peygamber ve Sahabe-i kiram ruhunun etrafında şekillenen zaman dilimi içerisinde Kur’an ve Sünnet eksenli gelişmiş ve daha sonraları da geleneksel menkıbeler ve zanlar çerçevesinde çerçeveler örülen Allah inancı günümüzde tehlikeli bir hal almıştır. Bu tür anlayışlar her hangi bir gerçeğe dayanmayan, hatta muhkem ayetler ile ilgili tefsir ve yorumlarını da devreye sokarak zan ve abartılarını dinin tartışılmaz değerleri olarak korumaya almaya kalkışmaktadırlar.

Kaynak referans Kur’an olsa dahi oturmuş ve gelenekselleşmiş inançları başka bir tabirle inançlaşmış gelenekleri tartışmaya, eleştirmeye ve değiştirmeye kalkışmak irtidat etmiş gibi bir sapkınlıkla eşdeğer görülerek mahkûm edilmeye çalışılmaktadır.

Aslında Allah inancınınRabbimizin kendisini kerim kitabında vahyin diliyle, özellikle de Esmâ-Ül Hüsnâ çerçevesinde tasvir, tabir ve tarif ettiği gibi anlaşılması halinde ifrat ve tefrit tuzaklarına düşülmeden kavranması mümkün olabilecektir kanaatındayız.

DOSTLUKLARIMIZA VE İMANLARIMIZA DEĞER VERMELİYİZ

Sevgili dostlar, her hangi bir arkadaş ve dost edinmek istediğimizde ya da birileri bu anlamda bizimle ilişki kurmak istediğinde onun kimliği, kişiliği, huy, ahlak ve seciyesi hakkında bilgi edinme ihtiyacı duymaktayız.Bu durum bizim onunla ilişkilerimizi hangi noktaya kadar derinleştirebileceğimiz hakkında ufuk açacaktır bize.

Ne kadar güvenebileceğimiz, neler verebileceğimiz veya neler isteye bileceğimiz hakkında bir fikir oluşturmak için mutlaka gerekli bir durumdur.

Bu kazanım bize karşılaştığımız kimi durum ve olaylarda bir dosta ihtiyaç hissettiğimiz zaman bir an bile tereddüt geçirmeden, güvensizlik hissine kapılmadan ilk aklımıza gelebilecek bir dost olmalarını sağlayacaktır kimilerinin.

İnanıyorum ki; şu anda bu yazıyı okuyan dost ve kardeşlerimden her biri bir diğerine karşı muhabbet, samimiyet ve güven duygusuna sahiptirler ancak bu duygular doğal olarak her biri için aynı oranda olmayabilir.

Bu oranlar birlikte zaman geçirmelerimiz, acı, tatlı, zor, kolay, müspet, menfi kimi şeyleri paylaşmamız, bu süreçlerde ortaya çıkan huy, ahlak, karakter ve kişiliklerimize vâkıf oluşlarımız çerçevesinde gelişmekte veya zayıflamaktadır.

Bu itibarla diyebiliriz ki; kimilerimiz kimilerimizi tereddüt geçirmeden sığınabilecekleri bir liman olarak göremiyor olabilirler ki bu durum bir zafiyet olmakla birlikte doğaldırda.

Bu zafiyeti ortadan kaldırabilmek ise birbirilerimizle daha fazla vakit geçirebilmek, daha fazla şeyleri paylaşabilmek, daha samimi ilişkiler kurabilmekle mümkündür.

İşte kimilerimizin Allah inancımızdaki bilgisizliklerimizden doğan zafiyetlerimizin de kaynağı O’nunla daha fazla vakit geçirememek, daha fazla şeyler paylaşamamak, daha samimi ilişkiler kuramamaktan O’nu Esması ve Sıfatları ile gereğince tanıyamamaktan, özümseyememekten kaynaklıdır diye düşünüyorum.

ALLAH’A GERÇEK İMAN VE İTİMAT ONU GEREĞİNCE TANIYABİLMEKLE MÜMKÜNDÜR.

İnandığımızı iddia ettiğimiz ilah hakkındaki düşünce ve kabullerimizin tahkiki iman ile güçlendirilmediği durumlarda yaşadığımız kimi olay, hal ve şartlarda ortaya koyduğumuz reflekslere baktığımız zaman iman iddiamız,kabul ve taklidi iman yani teslimiyet geleneği olmasa bile, özümseme, güven ve samimiyet alanlarında tereddütler yaşıyor olmamız kuvvetle muhtemeldir.

İşte Esmâ-ül Hüsnâ da bizlere genel anlamda taklidi iman çerçevesinde ezberletilip, benimsetildiğimiz ve kabullendiğimiz Allah(cc) inancı hakkında tafsili ve tahkiki imana erişebilmemiz, iman ettiğimiz değeri tanıyabilmemiz için ufuklar açmaktadır.

Esmâ-ül Hüsnâ ile açılacak olan bu ufuk, “ihsâ” (anlamlarını kavrama ve hayatımıza oradan aldığımız biliçle uyarlama) anlamında kazanabileceğimiz vukufiyet derinliğimize göre hem tarifsiz bir haşyet, hürmet ve ittika duyacağımız, hem hudutsuz sevgi, muhabbet ve bağlılıkla yöneleceğimiz, hem de sınırsız bir güven itimat ve sığınma duygusu kuşanacağımız bilinç/şuur atmosferine taşıyacaktır bizleri.

ESMÂ-ÜL HÜSNÂ İLE İLGİLİ REFERANS AYETLER

EsmâülHüsnâ ile ilgili Kur’ânî referanslara bir göz attığımız zaman dört yerde bizzat “Esmâ-ülHüsnâ” (En güzel isimler O’nundur) olarak geçtiğine şahit olmaktayız.

1-) “…LehülEsmâ-ülHüsnâ…”

“De ki: " ister “Allah” diye dua edin ister “Rahmân” diye. O'nu hangi isimle çağırırsanız çağırın bütün güzel isimler O'nundur.” ( isra, 110)

2-)“…LehülEsmâ-ülHüsnâ.

” “Allah ki, O’ndan başka İlâh yoktur. En güzel isimler, O’nundur…(Taha:8)

3-) “…LehülEsmâ-ülHüsnâ…”

“En güzel isimler ve bütün mükemmellik vasıfları yalnızca O'nundur.” (Haşr, 24.)

4-) (“…ve lillâhilEsmâ-ülHüsnâ…” )

“En güzel isimler yalnızca Allah'a aittir. Öyleyse bu isimlerle Allah'a dua edin. Onun isimlerini ve anlamlarını eğip büken ( yulhidûne ) kimselerden uzak durun. Böyle kimseler yapıp ettiklerinden ötürü er geç cezalandırılacaklardır.” (A'raf, 180)

ALLAH BİZE ESMÂSI İLE KENDİSİNİ ANLATIYOR VE ÖĞRETİYOR

Yüce rabbimiz bize kendisini kendi isim ve sıfatlarını öğreterek kendisi hakkında bilgilenmemizi bizzat sağlamak dilemektedir. Bu bağlamda Haşr suresinin 21 âyetinde İnsanların genel anlamda hem Allah tasavvur ve inancındaki sığlığı ve hissizliğinisorgularcasına hem de vahyin ehemniyetine dikkat çekmek istercesine “Biz bu Kur'ân'ı bir dağa indirseydik, Allah'ın korkusundan onu baş eğmiş, parça, parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.” Buyurmaktadır.

Yine Kur’anın birçok ayetinde değişik miktarlardazikredilenEsmâ-ülHüsnâHaşr suresinin 22- 23 ve 24 ayetlerinde yoğun bir şekilde yer alarak Rabbimizin kudsiyet, yaratış, kudret ve merhametine özellikle dikkat çekmektedir.

O, öyle Allah'tır ki; O'ndan başka ilah yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir(El- Alîm). O, esirgeyen(Er-Rahmân)bağışlayandır(Er-Rahîm). (Haşr: 22)

O, öyle bir Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir ilah yoktur. O, mâlik ve sahiptir(El-Melik), münezzehtir(El-Guddûs), selâmet verendir(Es-Selâm), emniyete kavuşturandır(El- Mü’min), gözetip koruyandır(El-Muheymin), üstündür(El-Aziz), istediğini zorla yaptıran(El-Cebbâr), büyüklükte eşi olmayandır.(El-Mütekebbir). Allah puta tapanların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.(Haşr: 23)

O, yaratan(El-Hâlık), var eden(El-Bâri),varlıklara şekil veren(El-Müsavvir)Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, gâlib olan(El-Aziz), her şeyi hikmeti uyarınca yapandır(El-Hakîm).(Haşr: 22)

Busûrelerde yer alan isimlere dikkat ettiğimizde Yüce rabbimizin bizlere varlığı hakkında ip uçları vermek, Allah inancımıza derinlik ve tasavvur, düşünce derinliği kazandırmak, yanlış inanç ve düşüncelerden arındırmak istediğini fark edebiliriz. Bu itibarla denilebilir ki Esmâ-ülHüsnâ Allah inancı konusunda bizleri eğiten, şekillendiren ve olgunlaştıran bir mektep gibidir.

ESMÂ-ÜL HÜSNA İLE İLGİLİ RİVAYET EDİLEN (REFERANS OLAN) HADİS-İ ŞERİF

Konu ile ilgili olarak değişik rivayetler vardır ve bunlarda sayı ve metin bütünlüğü söz konusu değildir. Fazla detaya inmeden bu rivayetlere yer vercek olursak;

“Muhakkak ki; Allah’uteâla (cc) ya mahsus olarak doksan dokuz isim verdir. Her kim bu doksan dokuz ismi ihsa ederse (ezberleyip gereğince inanır ve amel ederse) cennete girer ve sonsuz nimetlere ulaşmış olur…”(Hadis-i Şerif. Tirmizi, İbn-i Hibban ve Hakîm))

ESMÂÜL HÜSNÂYI İHSA ETMENİN İMAN VE İBADET HAYATIMIZA ETKİLERİ

Esmâ-ülHüsnânı isim ve anlam olarak ezberlenmesiyle birlikte tâbir yerindeyse hafızamızda bizi canlı, dinamık ve teyakkuz halinde tutan ilâhi bir ilham(bilgi) yer alacaktır.

Dağarcığımızda yer alan bilgilerin duyguya ve inanca dönüşmesi suretiyle içselleştirilmesi.

Her ismin bir ahlak olarak hayatımıza yerleşmesi ve yeri geldiğinde pratize edilerek ibadet haline dönüştürülmesi hem fert olarak bize hem de ilişkide bulunacağımız insanlara önemli irfan ve ihsan katkıları sağlayacaktır.

İsimleri anlamları ile birlikte ezberlemek ve her ezberlediğimiz ismin yalnız başımızayken, evde, sokakta, iş yerinde bize nasıl katkılarının olabileceği hakkında tefekkür etmek “İhsa” ruhunun hayatımıza hakim olmasına katkı sağlayacaktır.

Ola ki; iblisin Rabbimizin zâtı ile ilgili endişeler fısıldadığı zamanlarda O’nun

Allah, el-Vahid, es-Samed, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Hâlık, el-Evvel, el-Âhir, el- Bâtın, Ez-Zâhir ve benzeri isimlerinin anlamlarını hatırlamak o laine karşı yıkılmaz bir kale oluşturacaktır bize.

Rabbimizin Yaratma gücü ve hikmetini düşündüğümüzde: el-Hâlık, el-Bâri, el-Musavvir, el-Muhyi, el-Mümit ve benzeri isimlerinin anlam ve tefsirini düşünmek O’na olan iman ve hayranlığımızı artıracaktır.

Her şeyin yegâne yaratıcısının O olduğu iman ve itminânı bizi “her şey benim, ben kazandım, benim çabamla oldu” tekebbüründen kurtarıp “her şey O’nun, O dilemese olmaz dı, bu benim için bir imtihandır, ben bir emanetçiyim, emanetin hakkını vermeliyim” inanç, şükür ve teslimiyetine taşıyacaktır.

Ola ki; Rızık endişesine düştüğümüz zaman:Rabbimizin rızık ve ihsanı ile ilgili isimlerinden olan: Er- Rahman,er-Rezzak, el-Kerîm, el-Ğaniyy, el-Vehhâb, Zülcelâlivelikram ve benzeri imsilerindeki muştuları hatırlamak tüm endişelerimizi silip yok edecektir.

Ayrıca kuşandığımız bu inanç ve edindiğimiz ahlak bize imkanlarımız el verdiği ölçüde rızık sıkıntısı çekenlere karşı duyarlılık ve sorumluluk hissi bahşetmeli, ihtiyaç sahiplerine karşı Rabbimizin uzanan eli olmalıyız.

Günahlarımızın çepe çevre kuşattığı ve endişelere düştüğümüz zamanlarda:Rabbimizin Rahmet, af ve gufranına dair isimlerinden olan er-Rauf, el-Afuvv, et-Tevvab, el-Gafur, el-Halîm, es-Sabûr ve benzeri isimlerinin oluşturduğu Rahmet ikliminde başımızı eşiğine kayup azap ve gazabından merhametine sığınmaya bir yol buluruz.

Böyle bir ilaha iman ediyor olmak O’nun bizi affedeceğine olan inancımız bizim de kendimize karşı yapılan kimi yanlışlara, hatalara karşı kin, nefret ya da eziyet etme durumundan çekip alarak affedici, mühlet verici, merhamet gösterici bir ahlaka kavuşmamıza vesile olmalıdır.

Sevgili dostlar bu nimet kapılarını bütün hayatımızı hiçbir boşluk bırakmayacak şekilde çoğaltmamız mümkündür Esmâ-Ül Hüsna hazinesi çerçevesinde…

İnşallah İsimleri anlamlarıyla ezberledikçe her ezberlediğimiz isme hayatımızın içinde nasıl hayat bulduracağımıza, dolayısıyla da onunla nasıl hayat bulacağımıza dair ortaya koyacağımız hassasiyetlerimiz sayesinde Yüce Rabbimiz önümüze nice güzel ve hikmetli kapılar açarak nasiplendirecektir bizi.

ÇALIŞMAMIZA KAYNAK OLAN ESMÂ LİSTESİ

“Hu vallahulleziy lâ ilâhe illâ Hu…..” (Haşr suresi: (…22-23….)

1. Allah. 2.Rahman, 3.Rahîym, 4.Melîk, 5.Kuddûs, 6.Selâm, 7.Mü’min, 8.Müheymin, 9. Azîz, 10.Cebbâr, 11.Mütekebbir, 12.Hâlik, 13.Bâri, 14.Musavvir, 15.Ğaffar, 16.Kahhar, 17.Vahhab, 18.Rezzâk, 19.Fettah, 20.Alîm, 21.Kaabıd, 22.Bâsıd, 23.Hafıd, 24.Râfi, 25.Muizz, 26.Muzill, 27.Semi, 28.Basir, 29.Hakem, 30.Adl, 31.Lâtif, 32.Habîr, 33.Halîm, 34.Azîm, 35.Gafûr, 36.Şekûr, 37.Âliyy, 38.Kebîr, 39.Hafîz, 40.Mugit, 41.Hasîb, 42.Celîl, 43.Kerîm, 44.Rakîb, 45.Mucîb, 46.Vasî, 47.Hakim, 48.Vedûd, 49.Macîd, 50.Bâis, 51.Şehîd, 52.Hakk, 53.Vekîl, 54.Kaviyy, 55.Metin, 56.Veliy, 57.Hamid, 58.Muhsî, 59.Mubdî, 60.Muîd, 61.Muhyî, 62.Mumît, 63.Hayy, 64.Kayyum, 65.Vâcid, 66.Macîd, 67.Vâhid 68.Sâmed, 69.Kaadir, 70.Muktedir, 71.Mukaddim, 72.Muahhir, 73.Evvel, 74.Âhir, 75.Zâhir, 76.Bâtın, 77.Vâli, 78.Müteâli, 79.Berr, 80.Tevvab, 81.Muntakim, 82.Afuvv, 83.Raûf, 84.Mâlik-el mülk, 85.Zül Celâl-i velikrâm, 86.Muksıt, 87.Câmi, 88.Ğani, 89.Muğnî, 90.Mâni, 91.Dârr, 92.Nâfi, 93.Nûr, 94.Hâdi, 95.Bedî, 96.Bâki, 97.Vâris, 98.Reşîd, 99.Sabûr…(CelleCelâluh…)”