İlim Hikmet Vakfı - KAYSERİ
+90 352 231 80 92
info@ilimhikmet.org.tr
  • KOZAKLI KARDEŞLİK KAMPI 2020
  • AZEZ
  • Kasım 2019 çay saati
  • Şule Yüksel Şenler
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Çay Saati
  • İHV 13. Olağan Genel Kurulu Yapıldı
  • Murat Cahit Cıngı, Gençlere 100 Yıllık Değişim Sürecini Anlattı
  • Senai Demirci'den Kıssalarla Terapi Atölyesi
  • Kalem Düşünce Kulübü Panelinde Kuşak Farklılıkları Tartışıldı
  • İlim Hikmet Aile Kampı Yapıldı
  • İlim Hikmet Vakıf Bülteni 2. Sayısı Çıktı
  • AÖB Orta Öğretim Ara Dönem Kampı Yapıldı
ESMAÜL HUSNA
DÜŞÜNCE AKADEMİSİ
FOTOĞRAF GALERİSİ
ES SELAM

    6-ES SELÂM

  a-Selâm kelimesinin lügat anlamları:

Selâm kelimesi, S-l-m kökünden türemiştir.  

İç huzuru, kararlılık, hem fiziksel hem de ruhsal nitelikteki her türlü kötülükten emin olmayı ve kurtuluşa ulaşmayı ifade eder.  Ayrıca; esenlik, itmi‟nân, güçlülük, sağlamlık, korunma, ulaşılmazlık ve güven gibi anlamlara da gelir.

El-Müberred, Selâm kelimesinin Arap dilinde dört anlamının olduğunu belirtir:

       1- Allah‟ın ismi

       2- Selâmet

       3- Vermek, ihsan etmek

       4- Kolay kolay kırılmayan iri yapılı ve güçlü bir ağaç cinsi. (Zeccâcî, İştikâk esmâillah, s. 215.)

*Mal ve can selâmeti temin edildiği için sulh ve anlaşmaya da “silm” denir. (Enfal 61.)

*Dünyanın her türlü sıkıntılarından uzak olduğu için cennete de “Dâru‟s-Selâm” denir. (Yunus: 25. En‟âm: 127.)

*Bütün yaratıkları özellikle de insanları barış ve mutluluğa götürdüğü için Allah‟ın dinine de “İslâm” denir.

*Kendini Allah‟a teslim eden, Allah‟ın selamet verip azaptan koruyacağı kimseye de “Müslüman” denir.

*İnsanları Allah‟ın dosdoğru yoluna ve cennete götüren selamet yollarına da “Sübülü‟s-Selâm” denir. ( Mâide 16. )

*Mü‟minlerin Şiârı ve parolası “Es-Selâmu aleykum” cümlesi “Allah‟ın selameti üzerinize olsun” demektir.  

*Ayıp ve kusurdan selamette olduğu için doğru söze de “Selâm” denir. (Zeccâcî, a.g.e. s. 217. )

Genel olarak Araplar sözü ve konuşmayı bitirmek veya o ortamı terk etmek, oradan uzaklaşmak için selâm kelimesini kullanırlar. (Zeccâcî, a.g.e. s. 221.  )   “Cahillikte ısrar edenler onlara sataştıkları zaman “Selâm” der geçerler.” (Furkan: 63) Onlara karşılık vereceğiz diye uğraşmazlar. Onları ve o ortamı hemen terk ederler.

“Slm” kökü Kur‟an‟da insanlar için kullanıldığı zaman “Sözle esenlik, başarı, güven, emniyet ve kurtuluş dilemek” (Nisa 94. Meryem 47. Nûr 27, 61. Ahzâb 56), Allah‟a nisbet edilince ise “Her türlü eksiklikten selamette olan ve esenliği bizzat gerçekleştiren” anlamı taşır. (Mâide 16. Yûnus 25. Hûd 48. Meryem 15. )

                                  b- Selâm isminin geçtiği ayet:

            Es Selâm  “O, kendisinden başka ilah olmayan, hükümran, çok kutsal; esenlik veren, güvenlik veren, görüp gözeten, güçlü, buyruğunu her şeye geçiren, Yüce olan, Allah'tır. Allah onların koştukları eşlerden münezzehtir.” (Haşr: 23)

            Bu ayetlerde,

Allah ; *Ulûhiyetinin farklı boyut ve yansımalarını anlatır.

İlah; Allah kendisinin gerçek ilah oluşunu belirttikten sonra,

Rahman ve Rahîm ; rahmetinin sınırsızlığını ifade eder , 

Melîk ; Mutlak egemenlik ve hükümranlığına dikkat çeker.

Kuddüs; ismi ile dünya meliklerine benzemediğini, her türlü kusur ve ayıptan uzak olduğunu vurgular ,   

Selâm; ismiyle İlahlığının ve hâkimiyetinin zorbalıkla alakasının olmadığını, yaratıklara barış, esenlik ve huzur veren gerçek kurtuluşun tek kaynağı olduğunu belirtmek için selâm ismini hatırlatır. O, hem dünyada hem de ahirette selâmettedir. O, hem geçmişte kurtuluşun yegâne kaynağıdır hem de gelecekte. Bu ayetteki selâm ismi; felah, fevz ve necât anlamlarına geldiği gibi, dünyevî ve uhrevî başarı, kurtuluşa da delalet eder.

                       

                        c- Selâm isminin ıstılâh anlamları:

Selâm ismi Allah için; kullanıldığında: Allah’ın zâtında, sıfatlarında, yaratmasında, fiillerinde, sözlerinde ve yasalarında mahlûkata ait zaaflardan uzak ve berî olduğunu bildirir. Mahlûkata selamet yayan, dostlarını her türlü sıkıntıdan ve azaptan uzaklaştıran şeklinde de anlamlandırılır.

            Hz. Peygamber (s.a.v)‟in namazda selâmdan sonra okuduğu şu dua da bu anlamları teyid eder:  “Allahumme ente‟s-Selâm ve minke‟s-Selâm. (Allah‟ım! Selâm olan Sensin ve esenlik, barış da Sendendir.)” (Müslim, Mesâcid 136. Tirmîzî, Salât 224. ibni Mâce, İkâme, 32.

            Kurtardı, selamete ulaştırdı anlamına gelen “selleme” fiili Kur‟an‟da sadece Allah için kullanılır. Enfal 43.   

Alimlerimiz Selâm ismine şu anlamları vermişlerdir:

Selâm; her türlü eksiklikten bizzat kendisi salim olandır.

Selâm; gerek dünya, gerekse ahirette tehlikeye düşenleri esenliğe ulaştırandır.

Selâm, yetkinliğiyle çelişen her türlü eylemden uzak olandır.

Selâm; insanlara, sıkıntılara karşı kendini müdafaa edebilecek organlar bahşeden, onları verdiği gıdalarla açlıktan kurtaran, çeşitli tedavi yöntemleriyle hastalıklardan şifaya kavuşturan, ilimle cehaletten kurtaran, akıl vererek delilikten koruyan, tevhid inancı ile küfür ve şirkten koruyan, Kur‟an‟ı indirerek hak yola ulaştıran, iman nimetiyle cehennem azabından kurtaran, önder ve lider olarak Hz. Muhammed‟i göndererek bizleri her türlü tehlikeden selamette kılan, kalplerimizi İslam‟a açan, nuruna ve inayetine hidayet eden, kendisi de selamette olan, selametin tek kaynağı, emniyet ve selamete layık olan kullarını emniyet ve selamette kılandır. 

İbnu‟l-Kayyim El Cevzi; *“Allah Teâlâ, her türlü ayıp ve noksanlıktan uzak olduğu için, bu isimle isimlendirilen herkesten daha çok “ Selam” ismine layıktır.  Der.

*Her bakımdan gerçek “Selam” O‟dur. Mahlûkat, izafî/ göreceli olarak “Selam”dır.

*O, zatında akla hayale gelebilecek her türlü ayıptan ve noksandan salimdir. Fiillerinde her türlü ayıptan, noksanlıktan, şerden, zulümden ve hikmet dışı gerçekleşecek her davranıştan salimdir.. O, her bir sıfatın kemaline aykırı olan şeylerden Salimdir.  

Allah‟ın şeriatı (yani Hukuk sistemi) her türlü çelişkiden, farklılıktan, bozukluktan, kulların maslahatına aykırılıktan, Allah‟ın kullarına rahmetine, ihsanına ve hikmetine aykırılıktan salimdir.Bilakis O‟nun şeriatının  tamamı hikmet, rahmet, maslahat ve adalettir.

Rabbimiz, kemaline zıt gelen her şeyden yücedir ve uzaktır.

            Allah‟ın işitmesi, görmesi ve zenginliği de her türlü kusurdan selamettedir. Dostlarıyla dostluğu, mahlûkatın birbiriyle dostluğunda olduğu gibi herhangi bir mecburiyet ten dolayı değil rahmetinden, lütuf ve ihsanından dolayıdır. Nitekim Allah şöyle buyurur: “Çocuk edinmeyen hakimiyette ortağı bulunmayan, acizlikten ötürü bir dosta ihtiyacı olmayan Allah‟a hamdederim, de..” (İsra:111) Allah dost edinmeyi mutlak manada reddetmiyor, bilakis acizlik sebebiyle dost edinmeyi reddediyor. Aynı şekilde Allah‟ın dostlarına ve sevdiklerine olan sevgisi, mahlûkatın aralarındaki sevgilerde olduğu gibi ihtiyaçtan, yapmacılıktan ve menfaatten uzaktır.

            Allah, kimi ayetlerinde kendisine nispet ettiği el ve yüz gibi şeylerde de yaratıklara benzemekten uzaktır. (216 İbnu‟l-Kayyim, Bedâi‟u‟l-Fevâid, c. 2, s. 150- 152. 95 )

                  d-Selam isminin bize yüklediği görev ve sorumluluklar:

1-Öncelikle Allah‟ı Selam ismiyle beraber tanımamız gerekir.

Müşriklerle mü‟minler arasındaki fark bu noktada ortaya çıkar.

            Müşrikler Allah‟a bazı eksiklikler isnat ederler. O‟nu hayatlarının bir bölümünde kabul ederken birçok bölümlerin de kabul etmezler. O‟nun yerine başka egemen ve hükümran güçler kabul ederler. Kitabının bir kısmını kabul edip diğer bölümlerini kabul etmezler. Yemin ederken, Kâbe‟yi tavaf ederken, sıkıntı ve zorluk anlarında Allah‟ın adını anarlar. Ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel hayatlarında Allah‟tan başkalarına söz hakkı verirler. Allah‟ı sever gibi bazı kişileri ve güçleri severler. Allah‟tan korkar gibi zalimlerden korkarlar. Bütün bunlar Allah‟ın Selam ismi ile çelişen durumlardır.

            Mü‟minler ise Allah‟ı her türlü eksiklikten uzak tanırlar. Allah‟ın hâkimiyetini hayatın her bölümünde kabul ederler. Allah‟tan başka hayata karışacak, hayatı düzenleye cek hâkim ve egemen güçleri kabul etmezler. Bireysel, ailevi, toplumsal, ekonomik ve siyasi hayatlarında Allah‟ı tek hâkim ve hükümran güç olarak kabul ederler. Kitabının ve yasalarının tamamını hayat programı olarak kabul ederler. Allah‟a olan sevgileri çok şiddetlidir. Üst düzeydedir.

2-Selameti, barış ve mutluluğu Allah‟tan isteyeceğiz.

            Gerek dünya gerekse ahiret tehlikelerinden sakınmak ve kurtulmak için O‟na müracaat edeceğiz. Allah ile irtibatını kesen insanlar, aileler ve toplumlar kesinlikle mutluluğa ulaşamazlar. Allah, fıtrat kanunları denen bazı kurallar koymuştur. Bu kurallara uymayanlar fıtratların bozarlar, insani özelliklerini yitirirler. Mutluluğu para, mal, makam, mevki gibi başka kaynaklarda ararlar. Bu geçici nimetler insanı asla mutlu kılamaz.

3-İslam dini Allah‟ın selam isminin bize yönelik bir yansımasıdır.

            İslam, kişinin benliğini, hayatını, enerjilerini ve kabiliyetlerini Allah‟a teslim etmesidir. Allah İslam‟dan başka bir din indirmemiştir. Bizlerden ancak din olarak İslam‟ı kabul edecektir. İslam dışı batıl din ve ideolojileri benimseyenlerin dinlerini Allah kabul etmeyecektir. “Kim Allah‟a teslimiyetten başka bir din ararsa bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır.” (Ali İmran:85) Allah, hoşnut olduğu dini “Sübülü‟s-Selam” diye adlandırmıştır. Çünkü İslam dini insanları esenlik, barış ve mutluluk yollarına götürür. “Allah, Kur‟an‟la, kendi rızasını arayan herkese kurtuluşa götüren yolları gösterir. Rahmetiyle onları karanlığın derinliklerinden aydınlığa çıkarır ve dosdoğru bir yola yöneltir.” (Maide:16) (Bagara:257)

4-Müslüman Allah‟ın isteklerine teslim olan kişidir.

Bu da Selam isminin sahibine teslimiyettir. Allah kendine teslim olan kullarını Müslüman olarak isimlendirmiştir. Bu isimden hoşnut ve razı olmuştur. Bu ismi bırakıp başka isimler aramak inananlara yakışmaz. Müslüman ismi, önüne ve sonuna ek ve ilave kabul etmez. Müslüman Allah‟ı,  Selam olarak tanır ve O‟na teslim olur. Allah da ona selamet verir.

            Kitap ve elçi göndererek dünya ve ahiret tehlikelerinden onu korur.

“Müslüman elinden ve dilinden diğer insanların emin ve güvende olduğu kimsedir.”  (Müslim/İman 4. Ebu Davud/Cihad, Hadis No: 2481. )

            Müslüman kısmen de olsa esenlik ve mutluluğun kaynağıdır. Kendisiyle barışık olduğu gibi diğer insanlarla da barışıktır. Onlara ne eliyle ne de diliyle eziyet eder.

“Ben Müslümanım” demek “Benden hiçbir kimseye zarar ve sıkıntı gelmez.” demektir. Müslüman insanları diliyle kötü yollara, İslam dışı ideolojilere çağırmaz.

Diliyle onların kalplerini incitmez.

Zan, iftira ve gıybet gibi insanlara eziyet veren kötülüklerden uzak durur.

Müslüman zulmetmez, zulme de rıza göstermez. Eli zalimin başına inen bir balyoz gibidir. Zalimin yakasından tutarak zulmüne engel olur. Mazlumun da yanında yer alır.

Yetimlerin başını okşar.

Kul hakkına tecavüz etmez.

5-Dünyada gerçek selamet yoktur. Gerçek selamet ahiret yurdundadır.

Dünyanın sıkıntılarından fesat ve bozgunculuktan uzak olduğu için cennet hayatına “Darü‟s-Selam” denir. “Rableri katında barış ve esenlik yurdu onların olacak ve yapmakta olduklarından dolayı Allah onlara en yakın dost olacaktır.” (En‟am:127)

      Dünyada güzel bir hayat yaşayan, Rabbine kulluk edip salih ameller işleyen mü‟minler ahirette Allah onlardan razı, onlar da Allah‟tan razı olarak cennete gireceklerdir. (Kaf: 31-35)

            “Çok esirgeyen Rabb‟dan onlara sözlü selam vardır.”(Yasin: 58)

 “Ama imana erişip doğru ve yararlı işler yapanlar, içinde akarsuların çağıldadığı has bahçelere sokulacaklar ve orada Rablerinin izniyle “Selam” ile karşılanıp yaşayacaklar.” (İbrahim:23)

“Dürüst ve erdemli olanlar cennette “Sana selam olsun” sözüyle karşılanacaklardır.” (Vakıa:91)

            Gerçek mutluluğun ve selametin cennette olduğunu öğrendik. Öyleyse dünyayı gözümüzde büyütmeyeceğiz. Hesaplarımızı ve planlarımızı cennete göre ayarlamalıyız. Dünya hayatını ve geçici nimetlerini büyükleyenlerden Allah, İslam‟ın izzet ve heybetini kaldırır. Vahyin bereketi onlara haram kılınır. Maddenin ve eşyanın kölesi olarak dünyada zillet içinde yaşarlar. Hedefi dünya ve içindekiler olanlar ancak Allah‟ın kendileri için takdir ettiği zenginliğe  kavuşabilirler. Ama onların işleri ve hayatları darmadağınıktır. Hayattan zevk almazlar. Sürekli kendilerini fakir görürler. Gözleri hep zenginlikte ve zenginlerdedir. Allah onlara yaşama sevinci vermez. Rasülullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

            “Ümmetim dünyaya fazlasıyla değer verirse İslam‟ın heybeti onlardan çekilip alınır. İyiliği emretme ve kötülükten sakındırma görevini ümmetim terk ederlerse vahyin bereketinden mahrum bırakılır. Birbirlerine dil uzatınca da Allah katındaki değerleri düşer.” (Camiu‟s-Sağir 416.)

            Yegâne hedefi ahiret olanların kalplerine Allah zenginlik duygusunu koyar. Dünya işlerini ayarlar. Onları basit ve değersiz şeylerin kulu-kölesi olmaktan korur. Dünyalarını da ma‟mur eder, ahiretlerini de.

            Biz de insanları selamet yollarına çağıracağız. İnsanları Kur‟an‟la tanıştıracağız.

            Kurtuluşun ancak Kur‟an‟ın yoluna uymakta olduğunu ilan edeceğiz.

            Dalalet yollarına tabi olanları uyararak yollarının yanlış olduğunu,  

            İslam dışı batıl din ve ideolojilerin insanları selamete çıkarmadığını,  

            İnsanların Kur’an’ı yaşayarak mutluluğa ve erdeme ulaşabileceğini, 

            Gerçek kurtuluşun selamet yurdu olan cennette olduğunu, dünyadaki kurtuluşların

           geçiciliğini izah edeceğiz.

6-Cahillikte direnen insanlar bize sataştıkları zaman onlara “Selam” deyip geçeceğiz.

        Onları muhatap olarak kabul etmeyeceğiz. Cahillikte ısrar eden kulağını, gözünü ve kalbini doğrulara kapamış olan kimseleri muhatap almak onlara değer vermek demektir. Gerçekleri anlamak istemeyen önyargılı ve peşin fikirli kimselerin sataşmalarına itibar etmeden selam diyerek orayı hecri cemil ile güzel bir terkedişle terkedeceğiz. Çünkü  söyleyecek sözü olmayan kapasitesiz insanlar başkalarına sataşırlar, söverler. Onlara sataşmak onların seviyesine düşmek demektir.

7-Müslümanların parolası olan selamı aramızda yaygınlaştıracağız. “Selâmun Aleyküm” demek “Benden size zarar gelmez. Ancak barış ve mutluluk gelir.” demektir. İslam toplumu içinde selâmı yaymak, Allah'ın emri ve Hz. Peygamberin sünnetidir. Kuran da: "Ey inananlar! Evlerinizden başka evlere izin almadan, seslenip sahiplerine selam vermeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz bu, sizin için daha iyidir" (Nûr:27)  / "Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha iyisiyle selam verin veya aynıyla karşılık verin..." (Nisa 86)  Yani selam Allahın emridir.

Bir sahabi Hz. Peygamber (s.a.v)'e: "İslamın hangi işi daha hayırlıdır" diye sorduğunda, Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selam vermendir" (Buhari, İman, 6-20 )

 “Üç şey imandandır: Darlık anında infak etmek, herkese selâmı yaymak, insanın kendisine karşı ölçülü olması.” (Rudânî, Cem‟u‟l-Fevâid, c. 1, Had. No:68.)   

 "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe kamil bir îmana sahip olamazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selâmı yayınız!" (Müslim, Îman, 93 )

"Şüphesiz ki Allah katında insanların en hayırlısı, önce selâm verendir.” (Ebû Davûd, Edeb,133)

          Selam; insanlar arasında dostluk, sevgi ve barışın yaygınlaştırılması, Müslümanların kalplerinin birbirlerine ısındırılması bakımından son derece önemlidir. O halde, İslâm toplumunda dost, arkadaş, tanıdık kısaca bütün Müslümanlarla sevgi, saygı ve samimiyet duygularının geliştirilmesi için selamı yaymak gerekir. Selâm, yalnızca dışarıda, sokakta, iş yerlerinde verilip-alınmaz; evde de selâm verilip alınmalıdır. Rasulullah (s.a.v) bu konuda da, yanında büyüttüğü Enes (r.a)'e şöyle buyurmuştur:"Oğlum! Ailenin yanına girdiğinde selâm ver ki, sana ve ev halkına bereket olsun." (Tirmizi , İsti’zan, 20)

            O halde, kendi evimize geldiğimizde, kendimize ve evdekilere selâm vermemiz gerekiyor. (Nur:61)  Akşam yatıp sabahleyin kalkıldığında da, evde bulunan herkese karşılıklı selâm verip almak gerekmektedir. Böyle davranmakla, karşılıklı olarak Müslümanların birbirlerine sağlık, huzur, barış ve esenlik dilemesi gerçekleşmiş olur. Bir aile ve toplum fertlerinin, birbirlerine bundan daha iyi bir dilekte bulunmaları düşünülemez.

Fakihler ;Selâmı vermek sünnet; almak farzdır. Demişlerdir. Farz gibi de kabul edilebilir.

Hz. Peygamber (s.a.s)'in selâm ile ilgili hüküm ve talimatı şöyledir: Küçükler büyüklere, binekli atlı veya arabalı olanlar yayalara, yürüyenler, oturanlara; arkadan gelenler yetişince öndekilere; iki grup karşılaştığı zaman, az olanlar çok olanlara önce selam verirler" (Buhârî, İsti'zân, 4-7; Müslim, Selâm, I). Gruplar arası selâmlaşmada ise, grubun birinden bir kişinin selâm vermesi, diğer gruptan da bir kişinin alması yeterlidir.(Ebu Dâvud, Edeb, 141). Şayet gruptan hiç kimse selâmı almazsa, o grupta bulunan herkes günahkâr olur.

Selâm verirken veya alırken, eğilmek doğru değildir. Selâm verildiği takdirde alamayacak durumda olanlara ise, selam vermek doğru değildir. Meselâ, namaz kılanlara, Kur'an-ı Kerîm okuyanlara, hutbe dinleyenlere, ilimle meşgul olanlara, yemek yiyenlere selam verilmez. Dolayısıyla bu durumda iken verilen selâmı almamanın bir sorumluluğu yoktur.

Aynı şekilde müslüman olmayanlara selâm verilmez. Ehl-i Kitaptan birisi selâm verdiği takdirde ise, yalnızca "Ve aleyküm!" denilir, (Riyazü's-Sâlihîn Tercümesi, II, 242-243).

Rabbimiz Peygamberlere hitaben şu ayetlerde bariz bir şekilde kullanmaktadır:

Alemler içinde NUH’a selam olsun .

İbrahime selam olsun .

Musa’ya ve Harun’a selam olsun .

İlyas’a selam olsun .

Peygambere selam olsun .

       “Ey Ashab-ı Yemin! Sana selam olsun.” (Vakıa: 91)

Selam doğru yola uyanlara olsun.

Es Selam ismini bilmenin Faydaları

1-Es Selam olan Allah Mutlak Sığınılacak, dayanılacak barış huzur ve selamet kaynağıdır

2-Her çeşit ârıza ve hâdiselerden sâlim olan ve salim kalandır;

3-Her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkarandır;

4-Cennet'teki bahtiyar kullarını Selam yurduna (Darusselama) yerleştirendir,

5- Müslüman Müslümanlar arasında Selâmı yayandır...  

6-“Müslü­man, Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.”[1] Hadisi Şerifini kendine rehber edinen ve öyle davranandır..

7- Müslüman dinini her türlü şüphe ve bid’atlerden uzak tutarak, nefsani arzu ve isteklerin peşinden gitmeyen ve menhiyattan salim olandır....

8- Zühd ve Takva makamı olarak selâmet, aklın şehvet ve öfkenin esiri değil, emiri olmasıdır. Çünkü, Akıl, emir;  Şehvet ve öfke ise birer köledir.[2]

9-  Dünyada Müslümanca yaşayıp, Müslüman olarak kullarına  selâm edendir...

10-Ya Rab ! Bizleri sana ve senin dinin olan İslam’a  teslim olan Müslümanlardan eyle..

11-Ve Müslüman olarak yaşayıp Müslüman olarak ölen kullarından eyle…

EL FATİHA

[1]     Buhârî, 10; Müslim, 40. Ayrıca bkz. İzz b. Abdüsselâm, a.g.e., s.  81.

[2]     Râzî, a.g.e., s. 184; ayrıca bkz. Rağıb el-Isfahani, “ez-Zeri’a ilâ mekarimi’ş-şeri’a”.