İlim Hikmet Vakfı - KAYSERİ
+90 352 231 80 92
info@ilimhikmet.org.tr
  • KOZAKLI KARDEŞLİK KAMPI 2020
  • AZEZ
  • Kasım 2019 çay saati
  • Şule Yüksel Şenler
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Çay Saati
  • İHV 13. Olağan Genel Kurulu Yapıldı
  • Murat Cahit Cıngı, Gençlere 100 Yıllık Değişim Sürecini Anlattı
  • Senai Demirci'den Kıssalarla Terapi Atölyesi
  • Kalem Düşünce Kulübü Panelinde Kuşak Farklılıkları Tartışıldı
  • İlim Hikmet Aile Kampı Yapıldı
  • İlim Hikmet Vakıf Bülteni 2. Sayısı Çıktı
  • AÖB Orta Öğretim Ara Dönem Kampı Yapıldı
ESMAÜL HUSNA
DÜŞÜNCE AKADEMİSİ
FOTOĞRAF GALERİSİ
EL AZİZ

 11- EL-AZÎZ

A-Aziz isminin lügat anlamı:

El-Azîz ismi, “El-Izzü” veya “el-Izzetü” kökünden sıfat olarak türetilmiş bir kelimedir. Azîz kelimesinin zıddı, zelil’dir. Aziz , hiçbir zaman mağlup edilemeyen, eşi ve benzeri olmayan, izzet, şeref ve kuvvet veren demektir.   

Aziz ismi, Kur‟an‟da 92 kez geçmektedir. Hakim ,Rahîm, Alîm, Kaviyy, Züntikam, Ğaffar, Hâmid, Ğafur ve Muktedir isimleriyle beraber kullanılmaktadır.

B-Azîz ismiyle beraber kullanılan isimler ve bunlar arasındaki bağlar:

Haşr suresinde Rabbimizin 14 ismi ardı ardına sıralanmıştır. Bu isimlerin sıralanışı rasgele değil, tamamen bir hikmetle yapılmıştır. Her ismin diğer isimle  bir bağlantısı vardır. Bizler El-Azîz ismine kadar sıralanan Rahman, Rahim, Melik, Kuddüs, Selam, Mümin, Müheymin isimleri iyi kavranmadan Aziz ismi anlaşılmayacaktır.  Eğer bu isimler bizim hayatımızda olmazsa biz Allah‟ı bu isimlerle tanımazsak o zaman izzet ve Şerefe kavuşamayız. Allah‟ın

*Rahman ismiyle Rahmetin ve Merhametin kaynağı olduğunu olduğunu, Rahmetinin bu dünyada herkesi ve her şeyi kapsadığı, 

*Rahim ismiyle mü’minlere ekstra merhamet edeceğini,

*Melik ismiyle mülkün, milk’in ve melekutun gerçek sahibi ve tek söz sahibi olduğunu,  *Kuddüs  ismiyle temiz, pak, mübarek, kutlu, saf, her türlü kusur, ayıp ve eksiklikten uzak ve son derece münezzeh olduğunu ,

*Selam  ismiyle Selametin silmin barışın , esenliğin mutlak kaynağı olduğunu Dini olan İslam’la kendisine teslim olan ve adı Müslüman olanlara Selam yurdunu vadeden olduğunu bilmemiz ve anlamamız gerektiğini, 

*Mü‟min ismiyle Güvenin kaynağının Allah olduğunu Kendi zatının , Dininin ve kelamının ve gönderdiği peygamberin güvenilir olduğunu ve kendisine güvenenin adının Mü’min yani güvenilen ve güven veren olduğunu,  

*Müheymin ismiyle otoritesini, hakimiyetini, Şahitliğini, koruyuculuğunu, muhafaza ediciliğini ve gözetici olduğunu bilip kabul edip tam güvenle iman edersek sıradaki

*EL AZİZ olan Allahın İzzet ve şerefin kaynağı olduğunu ve Onunla Onun peygamberiyle Onun Kitabıyla Ona inanan Mü’minlerle İzzet ve Şerefe kavuşabileceğimizi anlarız.

 Azîz ismi 47 kez Hakim ismiyle beraber geçmektedir. Rabbimiz Azizdir, güçlüdür; ama yeryüzünün güçlüleri  gibi hikmetten uzak değildir. Allah her konuda hüküm sahibidir ve her işini hikmetle yapar.  Gücünü hikmetsiz kullanmaz. Azîz ismine iman ederken Hakim ismine de iman etmeliyiz. Allah‟ı güçlü ve izzetli kabul ederken hayatımıza hüküm koymaya yetkili olarak da kabul etmeliyiz. Eğer bizler Allah‟ın hayatımıza hakim olmasını kabul edersek o da bizi izzet ve Şerefle mükâfatlandıracaktır. Eğer bizler Allah‟ı hakim olarak kabul etmiyorsak Allah‟ın karışmadığı bir hayatı yaşıyorsak o zaman biz ve hayatımız izzetten, Şereften yoksun olmaya mahkûmuz demektir.

            Tarih boyunca Allah‟ın orduları ve Şeytanın orduları arasındaki amansız savaş devam etmiştir. Kimi zaman Şeytanın orduları, Allah‟ın ordularına galip gelmiştir. Rabbimiz belli hikmetlerden dolayı bazen Şeytanın ordularına ve avanelerine güç ve iktidar vermiştir. Müslümanlar bunun hikmetini kavramak zorundadırlar. Çünkü ne zaman Müslümanlar gaflet içinde olsalar, cihadı terk etseler, kafirler onların üzerine çullanmaya başlamışlardır. Nasıl ki durağan bir su, belli bir süre sonra kokuşmaya başlarsa hem kendisi pis olacak hem de çevresine pislik yayarsa Müslümanlar da durağanlaşınca, zillet içinde Kafirlerin tahakkümüne girmeye mahkum olurlar. 

Hareketlenen Müslüman, üzerinde pislik tutmayacaktır. Hem kendisi temiz olacaktır hem de çevresine temizlik saçacaktır. O zaman Müslüman kendi içindeki pislikleri de temizleyecektir. Tıpkı akan suyun yatağındaki tortuları, birtakım kökleri, birtakım kayaları parçalayıp attığı gibi, Müslüman da içindeki zilleti, bencilliği, enâniyeti, egoizmi atacak; bağımsız, özgür bir Şekilde, çevreye hayat vererek hayatına İzzet hakim olacaktır. Batıl köpüktür, Asıl İslam’dır farkedebilene .  Yoksa onların evleri, saltanatları, onların izzet ve Şerefleri tıpkı örümceğin evine benzer. Ufak bir darbeyle onların işi bitecektir. Yeter ki hak ehli kendini temizlemeye, kendini arındırmaya çalışsın.  

 “Aziz’ur Rahîm” Allah azizdir, güçlüdür; ama merhametlidir. Yeryüzünün zalimleri gibi değildir. Allah merhamet sahibidir. Kullarını sever. Kullarının ateşe gitmesini, kulların zulmetmesini ve zulme uğramasını  istemez. Bundan dolayı Allah merhamet eder.

“Azizun Alîm” Allah azizdir, Alîmdir, bilendir, güçlüdür. Gücünü belli bir ölçüde kullanır. Allah gücünü belli bir bilerek bilgi dahilinde kullanır.

            “Kaviyyun Aziz” Allah çok güçlüdür ve Şereflidir. Mağlup edilmez. Bugün bazı güçler vardır kendilerini çok güçlü zannederler ama belli bir süre sonra aziz olmadıkları için mağlup olacaklardır. Saltanatları ve hükümleri bir gün yok olacaktır.

            “Azizun Züntikam” Allah azizdir, Şereflidir; ama kendisine karşı savaşanlara, dinine karşı harp ilan edenlere, Allah dostlarına karşı mücadele edenlere züntikamdır. Yani Allah azizdir; ama aciz değildir. İntikam sahibidir. Kendisine savaş ilan edenlerden öç alır.

            “Azizun Ğaffar” “Azizun Ğafur” Allah azizdir; ama affedicidir. Kullarının ayıplarını örter. Onları bağışlar.

            “Azizun Hamid” Allah azizdir, güçlüdür. Herkes tarafından kendisine hamdedilendir. Yeryüzünün azizleri ancak bazı dalkavuklar tarafından övülürler. Oysa Allah öyle değildir. Yeryüzünün bütün canlıları Allah‟a hamdederler. O‟nu tesbih ederler ve överler.

“Azizun Muktedir” Allah hem izzet ve Şeref sahibi hem de iktidar sahibidir.

C-Aziz isminin Kur‟an içerisinde incelenmesi:

       1-Bütün izzet ve Şeref Allaha aittir:

“Kim izzet ve Şeref istiyorsa bilsin ki, bütün izzet ve Şeref Allah‟ındır..” (Fatır:10) Bu ayete göre bir Müslümanın izzet ve Şeref isteyeceği, arayacağı tek makam; Allah‟tır. Allah‟ın dışındakilerden izzet ve Şeref dilemek Müslümana yakışmaz. “..Allah‟ım! Sen dilediğine izzet veren, dilediğini ise zelil kılansın…” (Ali İmran 26) “İnkârcıların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet ve Şeref Allah‟a aittir. O işitendir, bilendir.” (Yunus: 65) Bugün kâfirlerin sataşmalarına maruz kalan Müslümanlar! Onların iftiraları, sözleri sizi üzmesin, kederlendirmesin, incitmesin, dininizden döndürme sin, sizi gevşekliğe sevk etmesin. Unutmayın ki, izzet ve Şeref tamamıyla Allah‟a aittir. Siz Allah ile beraber yürüdüğünüz takdirde Allah size de izzet ve Şeref verecektir. Siz güçlüsünüz. Arkasında Allah olan bir topluluk hiç zayıf olur mu?

       2-Peygamber ve iman edenler de izzetli ve Şereflidir:

“...Asıl izzet ve Şeref, ancak Allah‟a, Rasulüne ve mü‟minlere aittir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.” (Münafıkun:8) Allah, O‟nun elçisi ve mü‟minler azizdir. Bizler de hakkıyla iman ettiğimiz, Allah ve Rasulünün izzetiyle yetindiğimiz, münafıklardan izzet dilenmediğimiz takdirde, Rabbimiz bizleri de zamanımızın izzet ve Şeref abidesi Müslümanlarından kılacaktır.

       3-Kuranın bir adı da, izzet ve Şereftir:  124

“..Muhakkak ki o; aziz, izzet ve Şeref sahibi bir kitaptır.” (Fussilet 41) Aziz olan Allah‟ın, Aziz peygamberine indirdiği bu kitap da Azizdir. Yani Allah kendi özelliğinden Kur‟an‟a da vermiştir. Kur’an‟ı insanlara göndererek kendi izzetinin ipini yeryüzüne indirmiştir. O Aziz ipe yapışanlar, izzete ulaşırlar. Eğer bizler de izzetli ve Şerefli olmak istiyorsak Şerefli makamlara nail olmak istiyorsak Allah’ın bu Aziz kitabına yapışmalıyız. Kur’an‟la bağlantı mız ne kadar çoksa izzetimiz ve Şerefimiz de o ölçüde olacaktır. Kur’an‟ın izzetiyle izzetlenmeyenler, hangi yüksek makamlarda olurlarsa olsunlar, izzetsiz ve Şerefsiz olmaya mahkûmdurlar.

            Halifeliği döneminde Hz. Ömer Mekke‟ye bir vali tayin ediyor. Daha sonra o valiyi Medine’de görüyor. “Sen burada ne arıyorsun? Ben seni Mekke‟de görevlendirmedim mi?” diye soruyor. Adam: “Evet ama önemli bir iş için geldim. Yerime de azatlı kölelerimiz den İbn Ebza‟yı bıraktım” diyor. Hz. Ömer daha çok kızarak: “O kadar sahabenin başına bir köleyi mi bıraktın?” diyor. Adam da: “Evet çünkü o, Kur‟an‟ı ve Allah‟ın hududlarını iyi bilir.” cevabını veriyor. Bunun üzerine Hz. Ömer sakinleşerek: “Dostum Muhammed (s.a.v) Şöyle buyurmuŞtu: “Muhakkak ki Allah, bu Kur‟an sayesinde kimi toplumları yüceltir kimi toplumları ise alçartır.”240 Müslim 817. İbni Mace 218. Darimi 3365. Ahmed 233. 241 Tirmizi 2915. Darimi/Fedailu‟l-Kur‟an 27.

            Şeref ve izzette ölçü birimi, Kur‟an‟dır. İnsanları değerlendirirken Kur‟an‟a göre değerlendirmeliyiz. Hayatlarında Kur‟an varsa onlar Şereflidirler, değilse Şereften uzaktırlar. Ebû Hureyre (r.a.)‟den rivâyete göre, Rasulullah (s.a.v.) Şöyle buyurdu:

            “Kıyamet günü Kur‟an getirilecek ve: “Ey Rabbim beni okuyup hayatını bana göre yaşayan bu kulunu giydir” diyecek. Böylece o kimseye keramet (Şeref) tâcı giydirilecek. Sonra Kur‟ân: “Ey Rabbim! Ona verdiğin nimeti artır” diyecek. Böylece ona cennet elbisesi giydirilecek. Sonra Kur‟ân: “Ey Rabbim ondan razı ol!” diyecek. Allah da ondan razı olacak. Sonra: “Ey kul, oku ve yüksel!” denilecek. Böylece okuduğu her bir ayetle iyilik, sevap ve mükâfatları artırılacak.”241

            Allah‟ın ayetlerinden kaç tanesini öğrenmiş, hayatımızda uygulamış ve benimsemiş isek cennetteki makamımız o ayetler sayısınca olacaktır. Kur‟an bir fasıldır, bir ayraçtır. Kafirle mü‟mini birbirinden ayıran ölçüdür.

4-Peygamberin bir adı da Azizdir:

Muhakkak ki size kendi içinizden Aziz olan bir peygamber gelmiştir...”(Tevbe:128)

            Peygamber (s.a.v) mü‟minler için en güzel izzet örneğidir. Aziz olan Kur‟an‟ın yeryüzündeki izzetli temsilcisidir. Kur‟an‟ı en iyi anlayan ve yaşayandır. Böyle olunca izzet ve Şeref isteyen biz Müslümanlar, Kur‟an‟ı yaşamayı peygamberden öğrenmeliyiz. O‟nun hadisleri ve sünnetleri hayatımızda olmazsa izzet ve Şerefe ulaşamayız. Peygamberin hadislerini hayatından dışlayan, kendi kıt aklıyla ayetlerle yetineceğini düşünen kimseler, izzet ve Şerefe ulaşamazlar. Ebu Malik el-Eş‟ari‟den, Rasulullah (s.a.v) Şöyle buyurdu:

“Kıyamet gününde havzımda ümmetim benim yanıma gelecek. Ben ise bir adamın kendi devesinden başka develeri sudan uzaklaştırdığı gibi bazı insanları uzaklaştırmaya çalışacağım.” Dediler ki: “Ey Allah‟ın Peygamberi! Sen o gün bizi tanıyabilecek misin?” Rasulullah (s.a.v) Şöyle cevap verdi: “Evet, çünkü sizin simanız hiç kimse de bulunmaya cak. Bana, abdest izlerinizden dolayı elleriniz ve alınlarınız bembeyaz nurlu olarak geleceksiniz. İçinizden bir topluluğun ise benim yanıma gelmelerine izin verilmeyecek. Ben: “Onlar benim ashabımdır” diye feryat edeceğim. Melekler ise bana şöyle cevap verecekler: “Sen onların senden sonra neler yaptıklarını bilmiyorsun. Senin ardından dinde olmayan Şeyler icat ettiler.” Bunun üzerine ben de: “Öylese defolsunlar, defolsunlar” diyeceğim.” 242 Buhari/Rekaik 35. Müslim/Taharet 37. 126

            Bugün her Müslüman gücü yettiğince Rasulüllah (s.a.v)‟ın hadislerini sahih kaynaklardan öğrenmeli ve yaşamaya çalışmalıdır. Böylece Allah Rasulünü tanımış, izzet ve Şerefe kavuşmuş olacağız. Bugün bizler o yüce ve Şerefli insanı tanımak yerine, birçok cüce, basit ve değersiz insanları tanıyoruz. Çocuklarımıza onların hatalarla dolu hayatları öğretiliyor veya biz öğretiyoruz. Nihayetinde ise çocuklarımız, Müslümanlıklarından bile utanan, izzetsiz kimseler olarak topluma çıkıyorlar.

            5-Sırat-ı Müstakim Azizdir: “Sırat” Arap literatüründe çoğulu olmayan, tekil bir kelimedir. Dolayısıyla Allah‟ın yolu bir ve tektir. Bizler Allah‟ın bu tek yolunda yürümeliyiz. Kimi insanlar, kendilerine birtakım yollar belirler, sonra da: “Allah benim yolumu Şu ayetle destekliyor” derler. Biz onlardan olmamalı, hangi yolda yürüyeceğimizi Allah‟ın kitabına ve peygamberin sünnetine sormalıyız. Kulaktan dolma bilgilerle veya kendi hevamızdan kaynaklanan Şeylerle kendimize yeni yollar çizmeye kalkarsak Allah korusun o yol; Şeytanın yoluyla kesişebilir. O yol, bizi cehenneme götürebilir. Çünkü emin değiliz. Şeytan sırat-ı müstakim‟in üzerine oturmuş bizim ayağımızı kaydırmaya çalışmaktadır.

            Eğer bizler Allah‟ı, peygamberini, kitabını ve yolunu aziz bilirsek herkesten ve her şeyden aziz, üstün tutarsak hayatımızı bu izzetle yaşarsak Rabbimiz bizi Şerefli bir zaferle, “Nasran Aziza” ile rızıklandıracak, Şerefimizi, izzetimizi daha da çok yüceltecektir. “O zaman Allah sana Şerefli ve izzetli bir yardım/zafer verecektir.” (Fetih:3) işte o zaman izzet gerçek sahiplerini bulacak, kendisini aziz zanneden yeryüzü kafirleri ve münafıkları zillet içinde mağlup olacaklardır. Ve herkes onların nasıl bir inkılapla devrildiğine Şahit olacaktır.

            d-Aziz isminin bize yüklediği görev ve sorumluluklar:

         1-Bizler Allah‟ın dışındaki ilahların yanında Şeref ve izzet aramamalıyız:

“Onlar kendilerine bir izzet ve Şeref olsun diye Allah‟tan başka ilahlar edindiler. Hayır! Taptıkları o ilahlar, onların ibadetini tanımayacak bilakis onlara düşman kesileceklerdir.” (Meryem 81-82) Kendileri zelil olanlar bize nasıl izzet versinler? Kendileri itibarsız, düşük seviyeli ve adi olanlar, bizim itibarımızı nasıl yüceltsinler? Öyleyse izzetin adresini şaşırmamalı, Şerefsizlerden geçici dünya Şerefi dilenmemeliyiz. Onların kapılarında Şeref ve izzet aradığımız takdirde, hem Allah‟ın izzetinden yoksun kalacağız, hem de Şeref dilendiklerimiz kısa bir zaman sonra bize hasım olacaklardır. Müslüman, Allah ile bağını güçlendirdiği oranda Şeref sahibi olacaktır. Allah‟ın dışındakilere yaltakçılık yaparak, izzet ve Şeref elde edilemez.

       2-Müminleri bırakıp kafirleri dost edinmemeliyiz:

“Mü‟minleri bırakıp da kafirleri dost edinenler, onların yanında izzet ve Şeref mi arıyorlar. Bilsinler ki, bütün izzet yalnız Allah‟a aittir.” (Nisa 139) Münafıklar kendilerini aziz, akıllı, Müslümanları ise sefih ve zelil kabul ederler. Müslüman; izzetiyle, Şerefiyle fakirdir, yoksuldur, zindandadır, işkence altındadır, Şehit olmuştur, bin parçadır. Ama izzetlidir. Münafık ise rahattır, bolluktadır, refah içindedir. Dünya standartlarında azizdir. Ancak ikiyüzlü, beş para etmez, onursuz, değersiz ve sefih bir yaratıktır. Bunun böyle olduğunu hem mü‟minler hem de kafirler gayet iyi bilirler. Kafirler onları aralarına almaz, işleri düşünce kullanır, sonra da kolayca harcarlar.

Medine‟de münafıklar zaman zaman Müslümanlardan ayrılır kafirlerle dost olmaya çalışırlardı. Kafirlere sevgi duyar, onlara Müslümanların sırlarını aktarırlardı. Kafirlerle beraber olduklarında güçlü olacaklarını, izzete kavuşacaklarını zannederlerdi. Oysa hem dünyada hem de ahirette en Şerefsiz kendileri oldular. Cehennemde bile kafirlerin altında yer aldılar. 127

“Şüphe yok ki, münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Artık onlara bir yardımcı da bulamazsın.” (Nisa 145)

       3-Firavunların yanında izzet ve şeref aramamalıyız:

“Bunun üzerine iplerini ve değneklerini atarak: “Firavun‟un izzetine yemin olsun ki, elbette bizler galip geleceğiz” dediler.” (Şuara:44) Sihirbazlar izzeti Firavun‟un yanında aramış, onun izzetine güvenerek galibiyet ummuşlardı. Ancak Firavun‟un izzeti, Allah‟ın izzetiyle donatılmış Hz. Musa‟nın karşısında beş para etmemişti. Bütün âleme zelil olmuş, küçük düşürülmüştü. Firavunların sarayların da olan her Müslüman, onları aziz kabul etmez, izzeti Allah‟tan beklerse Allah onları da Hz. Musa‟yı aziz kıldığı gibi aziz kılacak, Firavunların zelil oluşunu âleme gösterecektir. Rasulullah (s.a.v) Şöyle buyurdu:  “Her kim bir zalim ile birlikte zulmünde ona yardımcı olmak üzere yürüyecek olursa yüce Allah ayakların kaydığı o günde sıratın üzerinde onun ayaklarını kaydıracaktır. " 243 el-Kudaî, Müsnedu'ş Şihâb, I, 315. 244 Kenzu‟l-Ummal/Kitabu‟l-Fiten 31183.

Bizler Firavunlara itaat etmeyeceğiz. Onlara asla yardım etmeyeceğiz. Birkaç parça kemik uğruna kendi izzetimizi ve Şerefimizi onlara satmayacağız.

       4-Dünyalıkları, mal ve evlatları izzet ve Şeref ölçüsü olarak görmemeliyiz: “Bahçe sahibi, arkadaşıyla konuşurken Şöyle dedi: “Ben malmülk bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da senden daha güçlü ve şerefliyim.” (Kehf:34) Gururlu ve kibirli insanlar, dünyayı gözlerinde putlaştıranlar, dünyayı yegâne hedefleri haline getirenler; izzeti ve Şerefi malda, mülkte arıyorlar. Malmülkleri ne kadar çoksa, etraflarında yardakçıları, dalkavukları ne kadar fazlaysa kendilerini o kadar Şerefli ve izzetli zannediyorlar. Rasülullah (s.a.v) Şöyle buyurdu:  “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, onların bütün gayretleri, mideleri; Şerefleri, dünyalıkları; kıbleleri, kadınları; dinleri, dirhem ve dinarlarıdır. Onlar yaratıkların en kötüsüdürler ve onların Allah katında hiçbir nasipleri yoktur.”

Bizler, dünyanın bu nimetlerinin Allah tarafından olduğunu bilmeli, bunlarla övünüp kibirlenmemeliyiz. Bunları izzet ve Şeref ölçüsü kabul etmemeliyiz. Allah‟ın nice yoksul, kimsesiz kulları vardır ki, Allah‟a yakınlıklarından dolayı zenginlerden daha değerli, daha izzetli ve Şereflidir. Rasulullah (s.a.v) Şöyle buyurdu:  “Ümmetimden öyle kimseler vardır ki, birinizin kapısına gelip bir dinar istese vermezsiniz. Bir dirhem istese yine vermezsiniz. Bir kuruş istese yine vermezsiniz. Fakat o, Allah‟tan cenneti isteyecek olsa hemen verir. Eğer Allah‟tan dünyayı isteyecek olsa vermez. Dünyayı o kişiye vermemesi onu küçük gördüğü için değildir. Öyle kimseler eski elbise giyerler, kimse onlara iltifat etmez. Ama bir konuda Allah‟a yemin edecek olsalar Allah onların yeminlerini doğru çıkarır.” 245 Mecmeu‟z-Zevaid 10/264. 129

       5-Allahın Aziz oluşunu Şeytanın kabul edişi gibi kabul etmemeliyiz:

“Şeytan dedi ki: “İzzetine yemin olsun ki, onların hepsini azdıracağım. Ancak ihlas sahibi olan kulların müstesna.” (Sad 82-83) Ayette gördüğümüz üzere, Şeytan Allah‟ın izzetini ve Şerefini kabul etmektedir. Allah‟ın izzeti üzerine yemin etmektedir. Ancak buna rağmen hatasına devam etmekte, gurur ve kibrini sürdürmektedir. Bizler de Allah‟ın izzetini kabul eder ama kendi bildiğimiz gibi yaşamaya, kendi anladığımız Şekilde izzetli olmaya devam edersek Şeytandan hiçbir farkımız kalmayacaktır. Allah‟ın izzetini bilmemizin, hatta o izzet üzerine yemin etmemizin bize hiçbir faydası olmayacaktır.

       6-Allahın Aziz oluşuna gerçekten iman edersek kafirler bundan rahatsız olacaklardır: “Onlardan sırf Aziz ve Hamid olan Allah‟a iman ettikleri için intikam aldılar.” (Buruc:8) Ashab-ı Uhdud, zalimlerden oluşan bir topluluktu. Kazmış oldukları hendekleri ateşle doldurmuş, Müslümanları bu hendeklere atarak onlara azap ediyorlardı. Hendeklerin etrafına da masalarını kurup onları neşe içinde seyrediyorlardı. Bütün bunların tek sebebi, o Müslümanların Aziz ve Hamid olan Allah‟a iman etmeleriydi. Çünkü onlar Allah‟ın izzetiyle yetinmiş, Firavunları aziz kabul etmemişlerdi. Onlar Allah‟ı övmüş, Firavunlara dalkavukluk yapmamışlardı. Bu imanları ve tavırlarıyla, Firavunların saltanatlarını sarsmış, onları rahatsız etmişlerdi.

Bizler de Allah‟ın Aziz oluşuna gerçekten iman eder ve bunu hayatımızın her alanında yaşarsak kafirler bizden de rahatsız olacak, bizleri de susturmaya çalışacaklardır, bizden dolayı uykuları kaçacak, kâbuslar göreceklerdir. Allah‟ın Aziz oluşuna gerçekten iman etmeyen, hayatlarının her alanında bunu sergilemeyen kimseler, kafirleri rahatsız etmezler, kafirler onlara dokunmazlar.

       7-Dünyada kendilerini Aziz sıfatına layık gören kafirlerin, gerçek sonlarını bugünden bilmeliyiz:   “Allah zebanilere emreder: “Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! Ve deyin ki; “Tat bakalım! Hani sen kendince azizdin, güçlüydün, şerefliydin!” (Duhan 47-49) İşte Rabbimiz böylece onlarla dalga geçecek, onların zilletlerini yüzlerine vuracaktır.

       8-Kafirlere karşı izzetli, onurlu ve Şerefli durmalıyız:

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki, Allah sevdiği ve kendisini seven, mü‟minlere karşı alçak gönüllü ve Şefkatli, kafirlere karşı ise izzetli ve zorlu bir toplum getirecektir. Onlar Allah yolunda cihad ederler. Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah‟ın dilediğine verdiği lütuftur. Allahın lütfu ve ilmi geniştir.” (Maide 54) Bizler kafirlerin ve münafıkların kınamalarına aldırmamalı, Allah yolunda cihadımızı sürdürmeliyiz. Müslüman kardeşlerimize karşı hiçbir zaman böbürlenmemeli, büyüklük taslamamalı, onlara alçak gönüllü ve Şefkatli davranmalıyız. Kafirlerin karşısında ise hiçbir zaman başı eğik durmamalı, zelil görüntüler sergilememeliyiz. Ellerimiz kelepçeli, her tarafımız yara-bere içinde olsa bile, başımızı dik tutmalı, onların önlerinde eğilmemeli, izzetimizi ayakta tutmalıyız. Rasulullah (s.a.v) Şöyle buyurdu:

“Sadaka malı eksiltmez. Allah affetmesi sebebiyle kulunun Şerefini artırır. Kim de Allah için tevazu (alçak gönüllülük) gösterirse, Allah onun derecesini yükseltir.”246

246 Müslim/Birr ve Sıla 19. Tirmizi 2029. 130