RAHÎM
Rahîm ( الرحيم
Bağışlayıcı, sevdiklerine ve müminlere merhamet eden, onları koruyan, onlara acıyan demektir. Kökeni RAHİME dir. Rahim, "rahmet" kelimesinden türemiş bir sıfattır. Rahmeti devamlı manasınadır. Çünkü faîl kalıbı, süreklilik ifade eden sıfatlarda kullanılır. Buna göre"errahmanirrahim" "rahmeti büyük, ihsanı devamlı" demek gibidir.
Rahman ve Rahim kelimelerinin kaynağını aldığı RHM kökü Akadca gibi antik diller başta olmak üzere birçok Ortadoğu, İran ve Hint dillerinde ortak kullanımlara sahiptir. Kelimenin hangi dilden kaynaklandığı ve diğer dillere geçtiği konusunda dillerin gelişim evreleri, tarih ve kronoloji bilimlerinden faydalanılabilir. Rahman, rahim ve ibrahim gibi kelimelerin kökenleri konusunda ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’ın açıklamaları: “Bu kökten gelen kelimelerin eski dünya dillerinde meşhur ve yaygın olduğunu görüyoruz; Akadcada dölyatağı, rahîm (remu), merhamet eden tanrı (remânu), Aramice rahîm, merhamet (rhm), İbranîce rahîm, merhamet (raham), Hindçe iyilik tanrısı (Brahma) hep aynı kökten… Sevginin ve merhametin babası anlamına gelen Eb-Raham’ın bütün Sami dillerinde ve hatta Hindçede bile kullanıldığını görüyoruz. Buralardan evrilerek Arapçaya İbrahim olarak geldiği anlaşılıyor.”[1] Bu yaklaşım diğer kaynaklarca da desteklenmektedir.[2][3]
"Er-Rahîm" de sıfat-ı müşebbehe veya mübalağa ile ism-i fâil olarak ikinci bir sıfattır "Çok merhamet edici" demektir.
“Ra-hi-me” merhamet, inayet, lütuf, rahmet, şefkat, rikkat sahibi olmak, cezasını hafifletmek, cezasını affetmek, salıvermek, esirgemek, kıyamamak manalarına gelir.
Fakat yalnız sıfat olarak kullanılır, mevsufsuz (nitelenen olmadan) tek başına kullanılmaz. Bundan dolayı Rahmân gibi sıfât-ı gâlibe (genellikle sıfat olarak kullanılan kelime) ve özel isim olmayıp Allah'dan başkası için de kullanılabilir ve fiil amelini yapar. Başındaki belirleme edatı da bilinen zat içindir. Şu halde sıfat terkibindeki kelimelerin ilki yalnız isimdir, ikincisi hem isim, hem sıfat, üçüncüsü yalnız sıfattır. Üç kelimeden oluşan sıfat, özel isimden umumî mânâya doğru açılmıştır. Ve bu iki sıfat, "Allah" zat ismine kalbimizde anlam kazandırmıştır. Bunlar, Allah'ı görmenin ilk cemâl tecellileridir.
Yüce Allah'ın Rahmân oluşu, ezele (başlangıcı olmayışa), Rahim oluşu ise lâ yezale (ölümsüzlüğe) göredir. Bundan dolayı yaratıklar, yüce Allah'ın Rahmân olmasıyla başlangıçtaki rahmetinden, Rahim olmasıyla da sonuçta meydana gelecek merhametinden doğan nimetler içinde büyürler ve ondan faydalanırlar. Dünyanın Rahmân'ı, ahiretin Rahîm'i denilmiştir. Aslında yüce Allah, dünyanın da, ahiretin de hem Rahmân'ı, hem de Rahîm'idir. Her ikisinde öncelik itibariyle Rahman, sonralık itibariyle Rahim olduğuna işaret etmek için dünya Rahmân'ı ve ahiret Rahîmi denilmiştir ki, "hem müminlerin, hem kâfirlerin Rahmân'ı, fakat yalnız müminlerin Rahîm'i denilmesi de bundan ileri gelmektedir. "Allah müminlere karşı çok bağışlayıcı, çok merhametlidir." (Ahzâb, 33/43).
Demek ki, Allah'ın Rahmân oluşunun karşısında dünya ve ahiret, mümin ve kâfir eşit iken Rahim oluşunun karşısında bunlar açık bir farkla birbirinden ayrılıyorlar. Yani "Bir bölük cennette, bir bölük de ateştedir." (Şûrâ, 42/7) oluyor. İşte dünya ve ahiretin Rahmân'ı ve ahiretin Rahîm'i, yahut mümin ve kâfirin Rahmân'ı, müminin Rahîm'i denilmesinin sebebi budur.
Rahmân'ın rahmeti, başlangıçta iyiliği dilemeye yönelik Allah'ın zatına ait bir sıfattır. Rahîm'in rahmetinin de sonunda iyilik yapmaya yönelik bir fiilî sıfat olarak kabul edilmesi en güzel görüştür. Şu halde Rahmân ile Rahim, rahmetin değişik birer mânâsını ihtiva eder. Rahmân'ın rahmeti yüce nimetler, Rahim'in rahmeti ise nimetlerin incelikleri ile ilgilidir. Rahmân'ın kullanılışı özel, ilgi alanı ise geneldir.
Rahîm'in kullanılış alanı genel, ilgi alanı ise özeldir .
Rahmân'ın rahmeti bir şarta bağlı değilken, Rahîm'in rahmeti bir şarta bağlıdır.
Rahmân sıfatı dünyadakilere umûmîdir. Cenâb-ı Hak mü’min demez, kâfir demez, dinsiz demez, ateist demez, komünist demez, şintoist demez herkese nîmetlerinden bol bol ihsan eder. Hattâ Allah’ın günü kendisine küfredenlere bile merhametiyle, rahmetiyle muamele eder. Havalarını, sularını, güneşlerini, nimetlerini kesivermez insanların. İşte bu Rahmân sıfatının gereğidir. Mü’minin aklına şöyle bir soru gelirse; “ Ya Rabbi! Ben dünyada seni Rab ve İlâh bildim. Ben hayat programımı senden aldım. Bir ömür boyu senin benim adıma aldığın kulluk maddelerine riâyet ederek yaşadım. Ama sen beni bir kâfirle denk tutuyorsun Beni ondan niye ayırmıyorsun ya Rabbi?” O zaman da Allah buyurur ki: Kulum! Sen üzülme, ben senin için Rahîmim de aynı zamanda. Benim Rahîm sıfatım da var. Bu sıfatımın gereği ve tecellisi olarak öbür tarafta sadece mü’minlere merhamet edeceğim diyor besmelenin bu bölümünde. Kulum, sen hiç endişe etme, öbür tarafta seni cennetime koyacak ve yalnız mü’minlere cemâlimi göstereceğim buyurur. Rabbimizin Rahmân sıfatının tecellisini burada görüyoruz, ama belki de Rahîm sıfatının tecellisini öbür tarafta göreceğiz. Cennette cemalini bize göstermek sûretiyle Rabbimiz bize Rahîm sıfatıyla tecelli edecektir.
Rahim kelimesinin Kur’an’daki manaları:
Çocuğun yaratıldığı döl yatağına rahim denir. Çoğulu (erham)dır. Aşağıdaki ayetlerde erham (rahimler) kelimesi, çocuğun yaratıldığı döl yatağı için kullanılmıştır:
"Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren Allah'tır
“De ki: "Allah onların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerde bulunan yavrularını mı haram kıldı.”
“Her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi ziyade edeceğini Allah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir.”
Çocuğun yaratıldığı döl yatağına niçin rahim denmiştir? İnsan yavrusunun döllendikten sonra hayatını sürdürebileceği, normal sıcaklıkta ve o dönem için en uygun beslenme ortamı olduğu için ona rahim denmiştir. Anne rahmi, çocuğu bütün etkilerden korur, ona sağlıklı bir ortam hazırlar. Merhamet de, insanlara annenin rahmi gibi sosyal ve psikolojik bir ortam hazırlar. Merhamet, ferdin ruhsal yapısını ve toplumsal hayatı dış etkilerden korur. Bu yönüyle anne rahminin işlevlerini görür. İnsanlığı yeniden dölleyeceksek, rahmet ve merhamet denen sosyal hayatın döl yatağında yaşatıp doğurmak zorunluluğu vardır. İnsanın insan olma şeklini Yüce Allah bize anne rahminde vermektedir. İnsanlar da, insan olma olgunluğunu merhamet denen sıcak alaka ve yakınlıkta elde edeceklerdir. Çocuğun anneye en yakın olduğu yere rahim dendiği gibi, insanın insana en yakın olduğu değer de merhamettir. Allah'ı kula en yakın yapan sıfatlardan ikisi de Rahman ve Rahimdir. Annenin rahmi gibi bizleri merhamet besleyecek ve insan olarak yenileyecektir. Anne rahmi çocuğu sarmaş dolaş eder. Rahmet ve merhamet de insanların sarmaş dolaş olmasını ister. İlahî rahmetin kapsayıcılığını dikkate alırsak, rahmet ve merhametin bu özelliği ortaya çıkmış olacaktır.
Kökü rahmet olan rahim kavramını, "sevgi bağı" manasına gelen (erham) kelimesi anlamına da alabiliriz: “Allah'ın kitabına göre, akrabalar birbirlerine daha uygundur. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir
“İktidarı ele geçirirseniz, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya ve akrabalık bağlarını kesmeye mi çalışacaksınız?
Bu ayetlerde, rahim'in çoğulu olan Erham kelimesi, akrabalık bağları anlamına gelmektedir. Biz buna kısaca, "sevgi bağları" diyebiliriz. Merhameti yaşatırsak birlik ve beraberliği de yaşatmış oluruz. Merhametin olmadığı yerde insanları birbirine bağlayacak güçlü bağlar bulamaz ve oluşturamazsınız. Rahmet ve merhametiyle Yüce Allah, kullarına ne kadar güçlü bağlarla muamele ettiğini ifade etmektedir. İşte bu bağlar, bu sıcaklık, bu kuşatıcılık ve bu koruyuculuk, Allah'a hamdedilmesini gerekli kılmaktadır.
Rahman-rahim kavramlarının kökü ra-hi-me fiilidir. Bu kelimeden rahmet, merhamet, rahman ve rahim kavramları türemiştir.
Bir kimseye “rahimekellâhu” demek, "Allah sana merhamet etsin" demektir. Bu kavramın diğer bir manası da, insanların birbirlerine karşı anlayış göstermeleri, birbirini sevmeleri ve birbirine saygı duymalarıdır.
“Rahm” ise, döl yatağı, akrabalık, hısımlık, birbirine benzerlik, “rahmet” ise, acıma, rikkat, şefkat, insan anlayışı, duygusallığı, şefkati ve merhameti demektir. Bu durumda “rahim” merhametli, şefkatli, acıyıcı; “rahman” da çok çok merhametli anlamlarına gelmektedirler. “Rahman”, sadece Allah'a ait merhameti ifade etmektedir.
İsfehânî, rahmet, rahim ve rahman kavramlarının manasını ve aralarındaki ilişkiyi şöyle anlatmaktadır: Rahmet, merhamet olunana iyiliği gerekli kılan bir kalp yumuşaklığıdır. Rahmet, ihsandan soyutlanmış sadece kalp yumuşaklığı için kullanıldığı gibi, rikkatten ayrı tek başına iyiliği de ifade etmektedir. Mesela, “Allah falana merhamet eylesin” derken, iyilik Allah'a isnad olunmuştur. Bu ifadeden sadece iyilik/ihsan murad edilmiştir, kalp yumuşaklığı değil. Başka bir ifadeyle iyilik, Allah'a isnad edilir, ama kalp yumuşaklığı edilmez.
Allah'tan olan rahmete, lütuf ve ihsan denir.
İnsanlar için ise rahmet, kalp yumuşaklığı ve şefkat manasına gelmektedir. Hz. Peygamber şöyle demiştir: “Allah merhameti, yani sıla-i rahimi yaratınca, ona şöyle dedi: 'Ben rahmanım, sen de rahimsin. İsmini benim ismimden türettim. Sıla-i rahim yapana, ben de sıla-i rahim yaparım. Sıla-i rahimi kesenin ben de neslini keserim.”
Demek ki rahmet, iki ana manayı kapsamına almaktadır: Kalp yumuşaklığı ve ihsan. Rikkati (kalp yumuşaklığını) Allah, insanın yaratılışına koymuş, ihsanı da kendine özgü kılmıştır. Bundan dolayı, rahman ismi sadece Allah'a, rahim ise başkasına da isnad edilebilir.
Ra-hi-me kavramının Kur’an’da çeşitli anlamları bulunmaktadır:
“Bir de onları her türlü kötülüklerden koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan, muhakkak ki ona merhamet etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur
Melekler, insanlar için Allah'a yalvaracaklardır. Bu yalvarışın üçüncü basamağını yukarıdaki ayette görmekteyiz. Melekler, Allah'ın insanları kötülüklerden korumasını, O'nun rahmet edici özelliğine bağlamaktadırlar. Kötülüklerden arınmak, aynı zamanda insanlar için büyük kurtuluştur. İnsanı koruyup kurtuluşa erdirme faaliyeti, Kur'an'da, rahmetine mazhar etme manasını ifade etmektedir. Böylece kötülüklerden koruma da merhametin kapsamına girmektedir.
Bu anlamda ra-hi-me kavramı, psikolojik bir özellik taşımaktadır. Allah kuluna acıyınca, onun iç sıkıntısını giderir. Bu da kulu için büyük bir ihsandır.