İlim Hikmet Vakfı - KAYSERİ
+90 352 231 80 92
info@ilimhikmet.org.tr
  • KOZAKLI KARDEŞLİK KAMPI 2020
  • AZEZ
  • Kasım 2019 çay saati
  • Şule Yüksel Şenler
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Çay Saati
  • İHV 13. Olağan Genel Kurulu Yapıldı
  • Murat Cahit Cıngı, Gençlere 100 Yıllık Değişim Sürecini Anlattı
  • Senai Demirci'den Kıssalarla Terapi Atölyesi
  • Kalem Düşünce Kulübü Panelinde Kuşak Farklılıkları Tartışıldı
  • İlim Hikmet Aile Kampı Yapıldı
  • İlim Hikmet Vakıf Bülteni 2. Sayısı Çıktı
  • AÖB Orta Öğretim Ara Dönem Kampı Yapıldı
ESMAÜL HUSNA
DÜŞÜNCE AKADEMİSİ
FOTOĞRAF GALERİSİ
Prof.Dr Servet Bayındır: 'Katılım Bankaları Sağlam Bir Zeminde Çalışmıyorlar'

Anadolu Öğrenci Birliği tarafından organize edilen Düşünce Akademisi seminerlerinin bu haftaki konuğu, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İslam İktisadı ve Finansı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Servet Bayındır oldu.


Kayseri İlim Hikmet Vakfı konferans salonunda konuşan Prof. Dr. Servet Bayındır, ‘İslam ve Bankacılık’ konusunda bir seminer verdi.


Sunuculuğunu Doç. Dr. Ali Değirmendereli’nin yaptığı konferansta Bayındır; Allah’ın insanlara malı emanet ve bir imtihan aracı olarak verdiğini hatırlatarak, meşru mal edinme yollarının, bir çaba ve faaliyet sonucu izin verilmiş bir alandan üretimle elde etme veya miras, vasiyet, hibe, infak yöntemlerinden biriyle elde edilebileceğini, fakat sadece bunların bir toplumun ekonomik sistemini oluşturamayacağını, asıl mal edinme yönteminin ticaret, yani mal ve hizmet üreterek karşılığında elde edilen gelirle sağlanması gerektiğinin altını çizdi.


İnsanın imtihanı kaybettiği gayrı meşru mal edinme yöntemlerinin de rüşvet, hırsızlık, gasp, din sömürüsü, ölçü ve tartıda hile, kumar ve faiz olduğunu belirten Bayındır, aslında bunların genelde tüm insanlık tarafından kabul edilemeyen yanlış yöntemler olarak kabul edildiğini ifade etti.


Gayrımeşru mal edinme yöntemlerinden, kumarhanecilik ve faizciliğin bile İslam dışı toplumlarda, bunların yol açabileceği toplumsal problemlerden dolayı özel izine tabi olduğunu belirten Prof. Dr. Servet Bayındır, Kur’an’ın insanları batıl yollarla mal edinmelerini engellediğini, karşılıklı rızaya dayalı ticareti teşvik ettiğini, bunun da İslam İktisadi sisteminin anayasa maddesi olduğunu vurguladı.


 Varlıkların, özünde, mekanında, zamanında katma değer oluşturmaya yönelik bir takım değişiklikler yapmak suretiyle kazanç sağlamaya ticaret denildiğini belirten Bayındır, ticaretin iktisadi bir değerin karşılığında iktisadi bir değeri ebedi olarak almaya yönelik olduğunu, faizin ise hem aynı miktarlarda bir malı farklı bir miktarda değiştirme işleminin adı olduğunu, hem de alınan farka faiz denildiğini vurguladı.


İslama göre meşru olmayan işlemlerin yapıldığı faizle çalışan bankaların yerini dolduracak alternatif kurumlara ihtiyaç duyulduğu için, faizsiz finans kurumlarının, özel veya kamu katılım bankalarının kurulduğunu ifade eden Bayındır, bu kurumların 2005 yılındaki bankacılık yasasına göre faaliyet yürüttüğünü, bu bankalarda vadeli hesap yerine katılım hesabı kullanıldığını, teoride parasını kendisinin çalıştırması mümkün olmayanların ve paralarını da faize bulaştırmak istemeyenlerin, mudaraba/emek sermaye ortaklığı yöntemiyle paralarını kar-zarar sözleşmesiyle, katılım bankalarına yatırdıklarını, bundan maksadında emek sermaye ortaklığını kurmak olduğunu belirtti.


Katılım Bankalarının topladığı para ile, rutin bankacılık hizmetlerinin yanı sıra,  kendisinin bizzat ticaret yapması veya ekipman kiralama yapması veyahut da senem ile çiftçiye destek vermesi vs. yatırım alanlarında kullanarak ve çalıştırabilecek insanlarla ortaklıklar kurarak, sermaye emek ortaklığını gerçekleştirmelerinin beklendiğini belirten Prof. Bayındır, bu teorik alanlara maalesef çok az riayet edildiğini, insanların zihnindeki şüpheleri giderecek sağlam bir zeminde çalışmadıkları sürece insanların rağbetini sağlamanın mümkün olmadığını ifade etti.


2005’de çıkan Bankacılık Kanununun tamamen faizli bankacılığı analatan bir kanun olduğunu, sadece katılım hesabı ve katılım bankası ayrıcalığının ismen belirtildiğini ifade eden Bayındır, yaptıkları ve yapması gerektiği yatırım işlemlerinin hiçbirinin belirtilmediğini, toplumun talepleri ve baskılarıyla bu katılım bankalarının sağlam bir zemine taşınmalarının gerektiğini vurguladı.