İlim Hikmet Vakfı - KAYSERİ
+90 352 231 80 92
info@ilimhikmet.org.tr
  • KOZAKLI KARDEŞLİK KAMPI 2020
  • AZEZ
  • Kasım 2019 çay saati
  • Şule Yüksel Şenler
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Çay Saati
  • İHV 13. Olağan Genel Kurulu Yapıldı
  • Murat Cahit Cıngı, Gençlere 100 Yıllık Değişim Sürecini Anlattı
  • Senai Demirci'den Kıssalarla Terapi Atölyesi
  • Kalem Düşünce Kulübü Panelinde Kuşak Farklılıkları Tartışıldı
  • İlim Hikmet Aile Kampı Yapıldı
  • İlim Hikmet Vakıf Bülteni 2. Sayısı Çıktı
  • AÖB Orta Öğretim Ara Dönem Kampı Yapıldı
ESMAÜL HUSNA
DÜŞÜNCE AKADEMİSİ
FOTOĞRAF GALERİSİ
Başkan Büyükkılıç: ‘Karatepe’yi Allah’a havale ederek, adaylığa ikna ettim!’

 İlim Hikmet Vakfı tarafından organize edilen ‘Kayseri İslami Düşünce ve Hayat Sempozyumu’nun açılışında konuşan Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, hayatından kesitlerle, geçmişten günümüze Kayseri’deki siyasi süreci özetledi.


Kendisinin de bir İmam Hatipli olduğunu, her dönemde darbelerin faturalarının da İmam Hatiplere çıkarıldığını belirten Başkan Büyükkılıç, kendi mezun olduğu dönemde üniversite sınavına da alınmadığını ifade etti.


Gençlik ve öğrencilik döneminde yüklendiği dâvâ ve misyona yönelik süreci şu şekilde anlattı: ‘İmam Hatipliler, fark dersleri vererek veya bir sene daha okuyarak ancak üniversite sınavlarına girebiliyorlardı. Ben de bir başka lisenin fen bölümünde de bir yıl okuyarak lise diploması aldım ve çift diplomam oldu. MHP-MSP koalisyon döneminde İmam Hatiplerin kapanan orta kısımları yeniden açıldı. Bu dönemde mağdur konumda olan İmam hatip mezunu 40 bin kişiye kadro verilerek camilerde görevlendirildi. Bu süreden sonra 12 Eylül dönemine gelindi. Adeta canımızı zor kurtardığımız bir dönemden sonra, darbe olduğunda ben İzmir’de okuyor idim. 12 Eylül sonrası siyasi yasak dönemi başlamış ve tüm siyasi partiler kapatılmıştı. Yeni kurulacak partiler de de eski bir partiye üye olmamak şartı getirilmişti. 1977’de İzmir’den MSP milletvekili adayı olduğu dönemde, ben Tıp Fakültesi 4. Sınıfta okurken, yaklaşık üç ay Merhum Özal ile birlikte çalıştık. O dönemde seçilememişti. O dönemde MSP’nin 48 olan milletvekili sayısı 24’e düşmüştü. Eğer bu dönemde Özal milletvekili olsaydı, 12 Eylül sonrası yeni parti kurmak istediği dönemde bu mümkün olmayacak, belki hapiste olacak veya ülke onun hizmetinden mahrum kalacaktı. Bunu da Cenab-ı Allah’ın bir ikramı olarak hayra yormak lazım. Askerlik sorası ihtisas yaptıktan sonra üniversiteye dönmek istemiştim. O günkü düzen buna engel oldu. Eşim Tıp Fakültesi birincisi olarak mezun olmasına rağmen, maalesef başörtüsü engeli dolayısıyla ihtisas yapamadı. Bizler mazeretlere sığınmak yerine her ne olursa olsun inancımıza göre yaşamak zorundayız.  91 Yılında Milli Gençlik Vakfımızın Kayseri başkanı iken benden kaynaklı olmayan nedenlerle ufak bir adaylık denememiz oldu. Sigorta hastanesinde görevli iken aday olmam istendi ve daha sonra yedek sıralamasına koydular ve ittifak ile girdiğimiz seçimlerde 7-0’lık bir başarı elde ettik.’


Son onbeş yıldaki konum ve durumu görerek hep böyleyiz zannedenlere,  bu işlerin kolay olmadığını, nereden nereye gelindiğinin bilinmesi gerektiğini belirten Başkan Büyükkılıç, başkanın veya teşkilatın kendine oynamaması, başarıyı etrafındaki kardeşlerinin başarısıyla taçlandırması anlamında önemli olduğunu vurguladı.

Başkan Büyükkılıç, Refah Partisi İl Başkanı olduğu dönemde, Şükrü Karatepe’yi başkanlığa nasıl ikna ettiğini de şu şekilde anlattı: ‘93 Yerel seçimlerinde, en zor işimiz,  Şükrü Karatepe’yi ikna etmek oldu.  Karatepe’ye epeyce ısrar edilmesine rağmen ikna edilememişti. Abdullah Bey telefonla aradı, doktor!’ Karatepe’yi ikna edemedik herhalde seni aday göstereceğiz’ dedi. Aday koysanız da benimle kazanamazsınız dedim.  Kayseri İl başkanına oy vermez dedim. Müsaade et de bir de ben görüşeyim Şükrü abiyle dedim. İzmir’den de tanışıyoruz, aradım kendisini. Hocam, bize yol gösterdin, bizi yetiştirdin, sizinle kader birliği yaptık ama siz bize yardımcı olmuyorsunuz dedim. Neden dedi. Belediye başkan adaylığı teklifini kabul etmemişsiniz dedim. Ben Abdullah Bey’le görüştüm, o iş olmayacak daha neden ısrar ediyorsun dedi. Ben de ikna edemeyince telefonu, ‘O zaman ben de sizi Allah’a havale ediyorum’ diyerek kapattım. Daha sonra kendisi anlattı. Diyor ki, telefon sonrası durumumdaki değişikliği hissedince eşim merakla ‘ne oldu sana böyle’ diye sordu. Ben de bizim doktor beni Belediye Başkan adaylığı konusunda sıkıştırıyor, ‘seni Allah’a havale ettim!’ diyor.  Eşi de ‘ne iyi yapmış işte seni Allah’a havale etmiş’ demiş.  Eşi ne var bunda kazanırsan gideriz Kayseri’ye. Kazanamazsan yeniden döner geliriz demiş. Meğerse o güne kadar konuyu hiç eşine açmamış. Hanımı destek olunca, hemen Şükrü abi telefonla beni arayıp adaylığı kabul ettiğini ifade etti. Elhamdülillah. Hemen telefona sarılıp, müjdeyi Abdullah Bey’e haber verdim. Nasıl hallettin dedi. ‘Allah’a havale ettim’ dedim.  Sonra da Kayseri’miz Şükrü Başkanımızı sahiplendi. ‘