İlim Hikmet Vakfı - KAYSERİ
+90 352 231 80 92
info@ilimhikmet.org.tr
  • KOZAKLI KARDEŞLİK KAMPI 2020
  • AZEZ
  • Kasım 2019 çay saati
  • Şule Yüksel Şenler
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Anadolu Platformu Teşkilat Şurası
  • Çay Saati
  • İHV 13. Olağan Genel Kurulu Yapıldı
  • Murat Cahit Cıngı, Gençlere 100 Yıllık Değişim Sürecini Anlattı
  • Senai Demirci'den Kıssalarla Terapi Atölyesi
  • Kalem Düşünce Kulübü Panelinde Kuşak Farklılıkları Tartışıldı
  • İlim Hikmet Aile Kampı Yapıldı
  • İlim Hikmet Vakıf Bülteni 2. Sayısı Çıktı
  • AÖB Orta Öğretim Ara Dönem Kampı Yapıldı
ESMAÜL HUSNA
DÜŞÜNCE AKADEMİSİ
FOTOĞRAF GALERİSİ
Prof. Dr. Şükrü Karatepe, Kayseri’de dindarlığın dönüşümünü anlattı

 İlim Hikmet Vakfı tarafından organize edilen 3 gün süren ‘Kayseri İslami Düşünce ve Hayat Sempozyumu’nun son oturumunda konuşan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Şükrü Karatepe,  Kayseri’de dindarlığın dönüşümünü anlattı.

 

İslam’ın inanç, ibadet, ahlak ve bu ilkelere göre hayatı algılama tarafı bulunduğunu, insanın, inancını, ibadetini, ahlakını ölçme ve tetkik etmenin zor olduğunu, daha çok Kayseri cemiyeti olarak durumumuzun ne olduğunun üzerinde duracağını belirten Prof. Dr. Şükrü Karatepe, bu durumun gözlemleyerek ve araştırarak, pratikte görülen taraflarının ifade edilebileceğini vurguladı.

 

Dindarlığın dönüşümünü üç döneme ayrılabileceğini ifade eden Karatepe, bunların, sanayi öncesi geleneksel dönem, sanayileşme ve modernleşme dönemi ile bir de içinde yaşadığımız son dönem olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

 

XI. Yüzyılda bu topraklara gelindiğinde yoğun bir Hristiyan nüfusu bulunduğunu,  bunlarla  karışmamak için farklı mahalleler kurulduğunu ifade eden Karatepe, Büyükbahçebaşı’nın etrafında bulunan eski Hristiyan mahallelerinden birinin adının da DP zamanında değiştirilerek İsmetpaşa Mahallesi olarak değiştirldiğini söyledi.

 

Anadolu’ya ilk gelindiğindeki uygulanan ilk dönem Müslümanlığının geleneksel medrese Müslümanlığı değil,  tasavvufî Müslümanlık olduğunu, meslekler teşekkül ettiğinde dini, sosyal ve idari hayatı Ahiliğin idare ettiğini belirten Prof. Karatepe, 1938’de İngilizlerle yapılan Ticaret Anlaşmasından sonra ticari akışın gayrı Müslimler eliyle devam ettiğini, Kayseri’nin en önemli ihraç maddelerinin kevenden elde edilen kitre ve boya hammaddesi olarak kullanılan cehri olduğunu ifade etti.

 

Geleneksel dönemde gelenekle örtüşerek kültür haline gelen Müslümanlığın aile merkezli yaşandığını, dinin direk fıkıh, tefsir gibi kaynak kitaplarından değil, dinin yaşama biçimine dönüşmüş bir şekilde devam ettiğini İfade eden Karatepe, dinden etkilenen hayat ve kültürün üzerine bir yaşam tesis edilirse içselleştirilmiş bir Müslümanlığın ortaya çıkacağını, Kayseri’de böyle bir Müslümanlığın yaşandığını belirtti.

 

Ev mimarisinde mahremiyetin esas alındığını, sofa ve antre kültürünün, tuvalet ve lavabonun iki aşamalı yapılmasının, odaların koridora açılmasının, bağ kültürünün bile Müslümanlığın bir eseri olduğunu, bunların tabii olan dini hayatın birer yansıması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şükrü Karatepe, çarşıların pazarların her sabah münadiler tarafından yapılan dualarla açıldığını, ilk bakıldığında bunların görünen bir dini gayretle ortaya çıkmadığını fakat tabii olarak yaşanan bu hayatın, direk Müslümanlıktan kaynaklandığını belirtti.

 

Kayseri’de yaşanan dindarlığın, biraz dünyevi zühtle ilgili bir yorumla yaşandığını, bunun laiklikle ilgisi bulunmadığını, Kayserilinin çok derinlemesine felsefi olarak hiçbir konuyu düşünmediği gibi dini de düşünmediğini vurgulayan Karatepe, bunun Kayseri’nin mizacından kaynaklandığını, dini konularda yoğun bir didikleme içine girmediğini ve hayatın içinden pratik çözümler ürettiğini ifade etti.

 

Kayserilinin, bilemeyeceği, anlayamayacağı, künhüne vakıf olamayacağı konularda fazla kafa yormadığını, onun içinde Kayseri’den büyük sanatçı ve büyük mütefekkir çıkmadığını belirten Prof. Karatepe, modernleşme döneminde bunun belli ölçülerde çeşitlendiğini, ama yine de aile merkezli oluşundan dolayı modernleşmeye karşı direndiğini, dışarıdan bu kente gelenlerin bu kentli olmak için uğraştıklarını, bu kentli görünebilmek için bir bağ almalarının bile yetmediğini, eski bağının da nerede olduğunun önemli olduğunu vurguladı.

 

1950 Yılından sonra başlayan göçle kentin geleneğinin değişmeye başladığını, bu dönemden sonraki Müslümanlığın biraz ‘görünen’ bir Müslümanlığa evrildiğini, bu göçün kendi partisini ürettiğini, Refah Partisinin bir göç partisi olduğuna dikkat çeken Karatepe, bu kentin insanlarının öz itibarıyla ‘milli görüş’çü olmadığını, hep şüpheyle baktığını, yaşadığı statükoyu değiştirecek değişimlerden de korktuğunu belirtti.

 

Milli Görüş’ün ilk milletvekili olan Cemal Cebeci’nin göç oylarıyla seçildiğini, en çok oyu Mahrumlar bölgesinden aldığını, kendilerinin de en çok oyu Cırgalan köyünden aldıklarını belirten Karatepe, Kayseri’nin hayatının zaten seküler bir çizgide olduğunu, kendini görünür bir dindarlıkla ifade edecek bir hali olmadığını, Kayseri’nin dindar ‘görünen’, dindarlığı ifşa eden kesiminin daha çok dışarıdan göçle gelenler olduğunu vurguladı.